Taif Seferi

peygamberimizin taif seferi

Taif seferi|Biz hayatın neresindeyiz?

Secde etmekten alnı nasırlaşan da var, telefon tutmaktan parmağı yamulan da, namaz kılmaktan seccade eskiten de var ,moda diye yırtık pantolon giyen de, popüler kültürün peşinden koşup bilgi zehirlenmesi yaşayan da var , hakikat denizinde yüzen de. Biz hangisiyiz peki? Dizi başında aşk sahnesine kitlenen mi?Rasulullah’ı taifte düşünüp ağlayan mı?

Peki nedir bu Taif olayı? Gelin tüm dünyayı az bir vakit içinde olsa elimizin tersiyle itip şu gönlümüzü efkara bulayan hadiseyi hatırımıza getirelim.

Taife neden gidildi?

Nübüvvet bir beden olsaydı şüphesiz o bedenin en azaplı cerihası Taif hadisesi olurdu. Hem Rasulullah’ı hem ümmeti derinden hüzne bulayan bu hadise hüzün yılı yani; Rasulullah’ın en büyük destekçisi ve dostu ümmetin annesi Hz. Hatice validemizin vefatı ve pek sevgili amcası Ebu Talip’in öldüğü sene gerçekleşmiştir. Mekke’de  yapılan boykota dayanamayan müslümanlar Allah’ın da izniyle hicret etmek istemişlerdi fakat nereye gidecekleri hakkında farklı ihtilafa düşmüşlerdi. Rasulullah hem Mekke’ye karşı siyasi konumu itibariyle hem de kuzenlerinin orda olması sebebiyle Taifin hicret için uygun olduğunu düşünmüş Şaban ayının bitmesine üç gece kala azadlı kölesi  ve oğulluğu Zeyd b. Haris ile Taif için yola çıkmıştı.

Taif şehrine yaya yürüyüşü ile bir günde çıkılır, Taif’ten Mekke’ye yarım günde inilirdi.

Madde halinde sıralayacak olursak Taif yolculuğunun gayesi başlıca şunlardır;

  • İslama davet etmek,
  • Kavmi olan Kureyş müşriklerine karşı kendisini ve ashabını barındırmalarını ve yardımcı olmalarını teklif etmek,
  • Allah katından getirip tebliğ etmiş olduğu şeyleri kabul etmelerini istemekti.

Peygamberimiz Taif’e vardığında Abdi Yalil b. Umeyr,Mes’ud b. Amr b. Umeyr, Habin b. Amr b. Umeyr ile oturup konuştu. Onlara kendisinin Allah tarafından gönderilen bir peygamber olduğunu bildirdi. Kureyş müşriklerinin verdiği cefayı anlattı ve yardım istedi.

Fakat rivayet edilen hadisde bu olay şöyle geçer;

Onlardan birisi: “Eğer Allah seni bir şeyle göndermişse, ben Kâbe’nin örtüsünü yırtmış olayım!..” dedi.

Diğeri de: “Vallahi bundan sonra seninle tek kelime konuşmam. Eğer peygambersen, zaten seninle konuşma liyakatine sahip olamam.”dedi.

Üçüncüsü ise: “Allah başkasını göndermekten aciz midir ki, seni gönderdi?” dedi.

Bunun üzerine Rasulullah Taif halkından hiçbir yardım görmedi ve 10 gün boyunca tebliğe devam etti. Taifliler gençlerinin müslüman olmalarından korktukları için Rasulullah’a:

-“Sen hemen yurdumuzdan çık git! Seni kurtaracak yerlere iltica et!”dediler.Peygamberimizi (canımız onun yoluna kurban olsun) en kerih laflarla reddettiler ve alay ettiler.

Bununla da kalmayıp aralarında birbirlerine kışkırtıp bağırttılar ve Peygamberimize  sövdürdüler. Halkı peygamberimizin başına topladılar. Halkın serserilerine taş vererek Rasulullah’ın geçeceği yolun iki tarafına oturttular. Rasulullah o yoldan geçerken taşlattılar. Peygamberimiz ayaklarının acısına dayanamayarak yere oturdukça,kollarından tutup kaldırdılar. Yürüdğü zaman taşlayıp,gülüştüler!

Zeyd b. Harise (Allah ondan razı olsun),atılan taşlara kendini siper ederek Rasulullah’ı korumaya çalıştı. Atılan taşlardan onun başı fena halde yara almıştı. Peygamberimiz bir bostana, asma yapraklarının gölgesine sığınmıştı. Ayakları kanıyordu. Bir müddet oturup dinlendikten sonra iki rekat namaz kıldı ve ellerini semaya kaldırarak şu duayı etti;

“Allahım,
Güçsüz ve çaresiz kaldığımı, halk nazarında hor görüldüğümü ancak sana arz ve şikayet ederim.
Ey merhametlilerin merhametlisi, her kesin zayıf görüp de dalına bindiği, biçarelerin Rabbi Sensin. Sensin Rabbim benim. Beni kime bıraktın! Huysuz ve yüzsüz yabancıya mı, yoksa bu işimde bana hakim olacak düşmana mı? 


Allahım!
Eğer bana karşı gazaplı değilsen, çektiğim mihnetlere, belalara hiç aldırmam. Fakat senin esirgeyiciliğin bunları göstermeyecek kadar geniştir.
Allahım, gazabına uğramaktan, rahmetinden uzak kalmaktan, karanlıkları aydınlatan, dünya ve ahireti salâha kavuşturan ilâhi nuruna sığınırım. Rızanı dilerim. Sana iltica ederim. Bütün kuvet, her kudret ancak Sendendir, Ya Rabbi!”

Hristiyan Addas’ın Müslüman oluşu

Addas hristiyan bir köleydi. Sahibinin emriyle bir tabak üzümü Rasulullah’a ikram etti. Rasulullah ona nereli olduğunu,hangi dine mensup olduğunu sordu.  Rasulullah Addas’a Yunus b. Metta’nın köyünden olduğunu söyleyince Addas çok taacup etti ve bunu nerden bildiğini sordu. Rasulullah ona;” Ben Allah’ın Rasuluyüm Yunus benim kardeşimdir. Bunu bana Allah bildirdi.” Dedi. Addas Rasulullah’a “ Ya rasulallah bana Yunus b. Mettadan haber ver dedi” Hz peygamberde Allahın ona vahyettiği her şeyi açıkladı ve Addas orada;

“Ben şehadet ederim ki: Sen Allah’ın kulu ve Rasulüsün dedi ve müslüman oldu. Addas; peygamberimizin üstüne kapanıp,başını,ellerini,ayaklarını öptü.

Rasulullah’ın örnek şefkati

Hz. Aişe daha sonra bu olayın Hz. Peygamber (asm) üzerindeki olumsuz etkisini şöyle anlatıyor. Hz. Aişe Peygamberimize hitaben:

– Sana Uhud gününden daha şiddetli olan bir gün erişti mi, dedi. O da:

– Yemin olsun ki kavmin Kureyş’ten gelen birçok zorluklarla karşılaştım. Fakat onlardan Akabe günü karşılaştığım zorluk hepsinden şiddetli idi. Şöyle ki:

Ben (Kureyş’ten gördüğüm ezâ üzerine Taif’e gidip) hayâtımın korunmasını Abdu Kulâl’in oğlu İbnu Abdu Yâlîl’e teklif etiğim zaman, o benim dileğime cevâp vermemişti. Ben de kederli ve hayretli bir hâlde yüzümün doğrusuna (Mekke’ye) dönmüştüm. Bu hayretim Karnu’s-Seâlib mevkiine kadar devam etti. Burada başımı kaldırıp (semaya) baktığımda beni gölgelendirmekte olan bir bulut gördüm.

Buluta (dikkatle) baktığımda bunun içinde Cibril bulunduğunu gördüm. Cibril bana hitaben şöyle dedi:

“Şüphesiz Allah, kavminin senin hakkında dediklerini ve seni korumayı reddettiklerini işitti. Ve Allah sana şu Dağlar Meleğini gönderdi. Kavmin hakkında ne dilersen ona emredebilirsin, dedi. Bunun üzerine Dağlar Meleği bana nida edip selâm verdi. Sonra:

– Yâ Muhammedi Cibril’in bu söylediği bir hakikattir. Sen ne istersen emrine hazırım. Eğer (Ebû Kubeys ile Kuaykân denilen) şu iki yalçın dağı Mekkeliler üzerine kapatmamı istersen (onu da emret), dedi.

Buna karşı Peygamber:

– “Hayır, ben Allah’ın, bu müşriklerinin soylarından yalnız Allah’a ibadet eden ve Allah’a hiçbir şey ortak koşmayan bir nesil meydana çıkarmasını ümit ediyorum, dedi.”

Cinlerin Müslüman oluşu

Peygamber efendimiz Taif’ten Mekke’ye dönerken gece namaz kıldığı esnada oradan geçen yedi cin Rasulullah’ı durup dinlediler ve iman ettiler.

Tüm dünya birleşip Rasulullah’ı kötülese ne ehemmiyeti var bu cerihadan sonra. Okuduğumuz acı hadiseyi gönüllerimize nakşetmemiz gerekir, zira okurken bile tahayyül edemediğimiz şeyleri bizatihi Rasulullah yaşamıştı..

Onu anlatmak namümkündür, öğrenip anlatabilmek duasıyla..Selam ile.

 

Ol risâlet bâğınuñ anlar gül-i gül-zârıdur
Cümle ashâbı hidâyet râhınuñ envârıdur (Niyâzî-i Mısrî)

Yazar: Dehan-i Hakikat

Çiçekçi Dükkanı, Ahir zamanın karanlığı içinde zat-ı firakını dileyen aciz. Mecnûnane, hayat yarışında müsabık, az biraz agah fazlaca gafil lakin her şeye rağmen ümit-var.

Bir yorum

  1. Allah Razı olsun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir