Evlilik Öncesi İle İlgili Meseleler hakkında en sık sorulan sorular ve cevapları aşağıda kaynakları ile beraber istifadenize sunulmuştur.
Halk arasında bilinçsizlikten kaynaklanan bir çok yanlış uygulama bu makalede ele alınıp dinen uygun olan şekilleri arz edilmiştir.
İşte Evlilik Öncesi İle İlgili merak edilen sorular ve cevapları:
İslama göre kadın ve erkek ilişkilerinde ölçü nedir?
Dinimiz, ölçüsüz bir şekilde yabancı kadın ve erkeğin birbirleriyle haşir neşir olmasını uygun görmemiş, gündelik hayatta aralarındaki ilişkilerin belli bir ölçü içerisinde olmasını emretmiştir.
İslam fıkhına göre bir kadın mahremi olmayan yabancı bir erkeğin yanında el, yüz ve ayakları dışında tüm uzuvlarını örtmekle mükelleftir. Ayrıca onunla el ele tutuşması, kimsenin giremeyeceği bir ortamda yalnız kalması gibi fiiller dinen yasaklanmıştır.
Kısaca aralarında nikâh bağı olmayan erkek ile kadının bu tür bir ilişki içinde olması dinen caiz değildir. Çünkü İslam’da zina haram olduğu gibi, zinaya zemin hazırlayan söz, iş ve davranışlar da haram kılınmıştır.
Konuyla ilgili olarak Kur’an-ı Kerim’de,
وَلَا تَقْرَبُوا الزِّنٰٓى اِنَّهُ كَانَ فَاحِشَةًۜ وَسَٓاءَ سَب۪يلًا
“Zinaya yaklaşmayın; çünkü o, pek çirkin ve çok kötü bir yoldur.” [İsra, 17/32] buyurulmaktadır.
Yine Kur’an-ı Kerim’de:
يَا نِسَٓاءَ النَّبِيِّ لَسْتُنَّ كَاَحَدٍ مِنَ النِّسَٓاءِ اِنِ اتَّقَيْتُنَّ فَلَا تَخْضَعْنَ بِالْقَوْلِ فَيَطْمَعَ الَّذ۪ي ف۪ي قَلْبِه۪ مَرَضٌ وَقُلْنَ قَوْلًا مَعْرُوفًاۚ
“Yabancı erkeklere çekici bir eda ile konuşmayın, sonra kalbinde hastalık bulunan kimse ümide kapılır. Güzel söz söyleyin.” [Ahzab, 33/32] buyrulması yabancı bir erkeğe muhatap olma durumunda kalan bir kadının edep, ciddiyet, ağır başlılık ve utanma hasletlerini koruyarak konuşması gerektiğini ihtar etmesi bakımından son derece önemlidir.
Kendisiyle evlenilecek kadını görmek caiz midir?
Toplumun en küçük temel yapısı olan ailenin huzur içinde devamlılığı esastır. Bunun için kadın ve erkeğin birbirlerini görüp beğenmeleri, kendi irade ve istekleriyle evlenme kararı almaları gerekir.
Resulullah (s.a.s.) de bu konuya son derece ehemmiyet göstermiş ve bir kadınla evlenmek istediğini söyleyen sahabeye evleneceği kadını görüp görmediğini sormuş, görmediğini söylemesi üzerine de:
“Git onu önce gör. Çünkü bu, aranızdaki sevginin kalıcı olmasını sağlamaya daha fazla katkıda bulunur.” [Müslim, Nikâh 74; Tirmizî, Nikâh 5; İbn Mâce, Nikâh, 9] buyurmuştur.
Ancak bu bakma ve görmenin yabancı bir kadının bedeninin bakılabilecek bölümüyle sınırlı olduğu unutulmamalıdır [San’ânî, Sübülü’s-selâm, Riyad, 2006, III, 311-312].
Başkası tarafından istenilen ya da sözlü olan kıza başkası evlilik teklif edebilir mi?
Böyle bir kıza evlilik teklifi yapmak uygun olmayan bir davranıştır.
Henüz nikahları kıyılmamış olan sözlü çiftler arasındaki nişan bozulmadıkça veya nişan sahibi olan erkek tarafı, söz konusu nişanlı kızla artık ilgilerinin kalmadığı ve herhangi bir kimsenin buna talip olmasına karşı çıkmayacağını ifade etmedikçe başka bir kişinin bu kıza talip olması mekruh kabul edilmektedir.
Konu ile alakalı olan Hadis-i Şerif şöyledir: “Sizden biri sakın Müslüman kardeşinin pazarlığı üzerine pazarlık yapmasın ve nişanlısına talip olmasın.” [Buhârî, Nikâh 5; Müslim, Nikâh, 49].
Bunun mekruh olmasının temel sebebi, şahsın hukukunu korumak ve toplumsal ilişkilerin zedelenmesini önlemektir. [Şâfiî, el-Ümm, V, 41; İbn Kudâme, el-Muğnî, VII, 109; İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, III, 533].
Dinen sakıncalı ve günah bir davranış olmakla beraber, bu hassasiyete dikkat etmeden araya giren ikinci kişilerle yapılan nişan ve nikâh hukuken geçerlidir.
Nişanlıların ilişkilerinin sınırları nasıl olmalıdır?
Nişanlıyken el ele tutuşmak caiz midir?
Nişanlı çiftlerin dinî ölçülere uygun olarak birbirlerini daha yakından tanıma maksadıyla görüşüp konuşmalarında bir sakınca yoktur. İslami örtünmeyi kurallarını gözetmek, başkalarının göremeyeceği bir tarzda yalnız kalmamak şartıyla bir araya gelip birbirlerinin tanımaya çalışabilirler. Bununla birlikte el-ele tutuşmak, dedikoduya mahal verecek şekilde baş-başa kalmak gibi İslam’ın onaylamadığı hal ve tavırlardan uzak durmaları gerekir [Tirmizî, Fiten 7; Müsned, I, 26].
Nişanlıyken dinî nikâh kıydırmak uygun mudur, caiz midir?
Son zamanlarda bazı gençler, bazen velilerinden izinsiz bazende velilerinden izin alarak nişanlılık döneminde dinî hassasiyetleri gözetmek adına “dinî nikâh” yapmakta, çoğu zaman resmi nikah olmadığından söz konusu nikâhı yok sayarak ayrılabilmekte, hatta nikâhı inkâr yoluna bile başvurabilmektedirler.
Bu durumda ya kız tarafı mağdur olmakta ya da nikâhı devam ettiği hâlde nişanı bozan kız boşanmadan yeni bir evlilik yapabilmektedir.
Halbuki nikâh kıyıldığında dini olarak evlilik hayatı başlar ve karı-koca arasında mehir, nafaka, miras gibi bir takım haklar ve sorumluluklar tahakkuk eder. Günümüzde bu haklar, evlilik resmen tescil ettirilmeksizin korunamadığından, evlenecek kişilerin “resmî nikâh” kıyılmadan ‘dinî nikâh’ kıydırmaları kanunen yasak olduğu gibi, dinen de doğru değildir. Ayrıca nişanlılık döneminde kıyılan nikâh sonucu boşama meydana gelmedikçe kadın yeni bir evlilik yapamaz.
Bu itibarla, adayların İslami ölçülere riâyet ederek nişanlılık dönemini geçirmeleri, evlenmeye kesin karar vermedikçe resmî veya dinî nikâhı yapmamaları uygun olur.
Nişan yapılırken kıyılan nikâh, nişan bozulunca biter mi?
Evlilik çok ciddi bir kurumdur. Evlenmek isteyen kişilerin öncelikle resmî nikah yaptırmaları, sonra da isterlerse dinî nikâh kıydırmaları uygun olur. Bununla birlikte, evlenmek üzere nişanlanan çiftlerin şartlarına uygun olarak yaptıkları nikâh akdi de dinen geçerlidir. Bu durumdaki bir kadın, nikâhlandığı kimsenin dinen eşi olduğundan, kocası kendisini boşamadıkça bir başka erkekle evlenemez. Daha sonra nişan bozulmuş fakat erkek boşamamışsa
dinen nikâh hâlen devam ediyor demektir.
Nişanlıların cep telefonu veya internet üzerinden görüntülü veya görüntüsüz olarak mesajlaşmaları caiz midir?
Nişanlılık dönemi bir evlilik vaadi olup, taraflara evliliğin verdiği beraber yaşama hak ve yetkisini vermez. Nikâh akdi yapılmadan önce nişanlılar âdeta iki yabancı gibi olduklarından mahremiyet sınırlarına riayet etmelidirler. Dinimiz yabancı kadın ve erkeğin ölçüsüz bir şekilde birbirleriyle haşir neşir olmasını tasvip etmemiş, pratik hayatta aralarındaki ilişkilerin belli bir ölçü ve disiplin içerisinde olmasını emretmiştir. Bundan dolayı İslam’da sadece haram fiilin kendisi değil, aynı zamanda o harama götüren yollar da yasaklanmıştır.
Bu sebeple nişanlıların nişanlılık döneminde İslam’ın tesettürle ilgili hükümlerine riayet etmeleri, kimsenin olmadığı kapalı ortamlarda baş başa kalmamaları gibi dinî ölçülere uymaları şartıyla birbirlerini daha yakından tanıyabilmek amacıyla örfe uygun biçimde görüşüp konuşmalarında bir sakınca yoktur. Cep telefonu veya internet üzerinden mahremiyet sınırlarını ve ahlaki ölçüleri ihlal edecek şekilde görüşmeleri veya yazışmaları ise caiz değildir.
Nişanlanan bir kızın, kayınpeder ve kayınlarının ellerini öpmesi helal midir?
İslam’a göre bir gelin kayın pederinin elini öpebilir. Zira nikâhla birlikte aralarında mahremiyet oluşur [Nisâ, 4/23]. Bununla birlikte evli kadın için geçerli olan bu hüküm nişanlı kadın için geçerli değildir. Zira nişanlılık bir evlilik vaadidir; taraflara evliliğin verdiği beraber yaşama hak ve yetkisini vermediği gibi, evlilik mecburiyeti de getirmez.
Nişanlılar mahremiyet bakımından birbirlerine yabancı hükmündedirler. Bu durumda müstakbel kayınpeder, evlenmesi ebediyen haram kılınan erkelerden olmadığı için kadının onun elini öpmesi caiz değildir. Çünkü dinimizde aralarında evlilik caiz olan kadınlarla erkeklerin bir zaruret olmadıkça birbirlerine dokunmaları caiz görülmemiştir [İbn Mâce, Cihad, 43].
Ancak gelin adayları ileri derecede yaşlı olan kayın pederlerinin ellerini öpebilirler. Nitekim Hz. Ebu Bekir (r.a.) sütannesinin kabilesini ziyarete gittiğinde yaşlı/ihtiyar kadınlarla tokalaşmıştır [Merğinani, el-Hidaye, II, 454]. Bu çerçevede değerlendirilecek ileri derecede yaşlı müstakbel kayınpederin elini öpmekte sakınca olmaz.
Kadının kayını ile tokalaşmasına gelince, eşinin erkek kardeşi kadın için nikâhı ebediyen haram olan mahremlerden değildir [Nur, 24/31]. Bu itibarla, kadının, eşin erkek kardeşi ile ister nişanlılık döneminde ister evlendikten sonra tokalaşması ve kimsenin bulunmadığı bir ortamda yalnız kalması caiz değildir.
Nişanlılık döneminde mehîre olarak verilen para, ziynet eşyası ya da malın nişanlılık bozulduğu takdirde durumu nedir?
Nişandan sonra nikâh akdi yapılmamış ise, nişan taraflar için sadece evlenme vaadi niteliğinde olduğundan nikâh yerine geçmez. Taraflar her hangi bir nedenle nişanı bozmuşlarsa, nişanda verilen hediyeler karşılıklı olarak iade edilir. Nişanlılık döneminde nikâh gerçekleşmediği takdirde mehîrden söz edilemeyeceği için mehîre mahsuben para vb. verilmesinin de bağlayıcılığı olmaz. Zira kadın mehîre nikâhla birlikte hak kazanır.
Nikâh akdi yapıldıktan sonra eşler arasında cinsel birleşme veya sahih halvet (eşlerin cinsel ilişkide bulunmalarına mani olacak bir engel olmadan yalnız kalmaları) olunca erkek, kadına mehîrinin tamamını vermekle yükümlüdür [İbnü’l- Hümam, Fethü’l-Kadir, Beyrut 2003, III, 211].
Nikâh gerçekleşmiş ancak cinsel birleşme veya sahih halvet olmamış ise kadın belirlenen mehîrin yarısını [Bakara, 2/237], mehîr belirlenmemişse fıkıh ıstılahında müt’a denilen tazminatı hak eder [Bakara, 2/236]. Buna göre nikâh gerçekleşmiş, ancak zifaf veya halvet-i sahiha gerçekleşmemiş ise kadın, nişanlılık döneminde mehîre mahsuben aldığı altınların nikâhın sona ermesi hâlinde yarısına sahip olur. Zifaf ya da halvet gerçekleşmiş ise kadın bunların tamamına malik olur.
Nişanlanan kişilerin sütkardeşi oldukları anlaşılırsa ne olur?
Süt emme-emzirmenin evlilik engeli sayılabilmesi için emme olayının kesin olarak bilinip ispat edilmesi gerekir. İslam âlimlerinin çoğunluğuna göre çocuğun ilk iki yaşı içinde süt hısımlığı oluşur. İmam Malik ve Ebu Hanife’ye göre emilen sütün az veya çok olması arasında fark yoktur. İmam Şâfiî beş doyurucu ve fasılalı emmenin şart olduğunu ileri sürmüştür [İbn Rüşd, Bidâyetü’l-müctehid, İstanbul 1985, II, 29-30].
Bu durumda, Ebu Hanife’ye göre sütkardeşliği gerçekleştiği hâlde, Şâfiî mezhebine göre süt kardeşliği gerçekleşmeyen nişanlı çiftlerin ihtilaf ve şüpheden uzak kalmak için evlenmemeleri daha uygun olur. Zira Hz. Peygamber (s.a.s.); “Helal açıktır, haram da açıktır. Bu ikisi arasında şüpheli birtakım işler vardır…” [Buhârî, Buyu’, 2]; “(Şüpheli şeylerden) senin gönlünü rahatsız eden şeyi bırak, rahatsız etmeyeni yap.” [Tirmizî, Kıyame, 60; ayrıca bkz. Buhârî, Buyu’, 3] buyurmuştur.
Diyanet
Allah razı olsun.
Bilmek lazım. Bütün gençlere okutmak lazım.