Kur’anda Ticarete Verilen Önem
Kur’anda Ticarete Verilen Önem

Kur’anda Ticarete Verilen Önem Vaaz

Ticarette Helal Kazanç

Saygıdeğer Cemaat,

Bugün, Kur’an-ı Kerim’de ticarete verilen önemi ele almak istiyorum. İslam dininde kazanç elde etmek, mal ve mülk edinmek, ilim öğrenmek gibi önemli bir sorumluluk olarak kabul edilir. Kişi, kendi geçimini ve ailesinin ihtiyaçlarını karşılayabilmesi, helal yollarla çalışarak kazanabilmesi, İslam’da ibadet ve cihad gibi kutsal bir davranış olarak kabul edilir.

Allah (c.c.), Kur’an-ı Kerim’de iman edenlere şöyle buyurur:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ كُلُو مِن طَيِّبَاتِ مَا رَزَقْنَاكُمْ وَاشْكُرُو لِلّهِ إِن كُنتُمْ إِيَّاهُ تَعْبُدُونَ

“Ey iman edenler! Eğer siz ancak Allah’a kulluk ediyorsanız, size verdiğimiz rızıkların iyi ve temizlerinden yiyin ve Allah’a şükredin.”

Bu ayet, rızık konusunda temiz ve helal olanı tercih etmemizi vurgular. Çünkü bu dünyada rızkın haramı, helali, kirli olanı ve temizi bulunur. Bizler, Allah’ın izniyle temiz ve helal rızıkları tercih etmeli, kendimizi aşırı tüketimden kaçınmalıyız. Aynı zamanda, başkalarının hakkına tecavüz etmeden helal kazançlarla beslenmeliyiz.

İslam’a göre, dünya ve gökler Allah tarafından yaratıldı ve insanın faydalanması için sunuldu. Su, bitki, orman, hayvan, maden, doğa, ova, rüzgar, güneş ve hava gibi nimetler insanın hizmetine sunulan nimetlerden sadece birkaçıdır. Allah, insanlara hem beden gücü hem de düşünme yeteneği verdi ve çalıştıklarının karşılığını vereceğini bildirdi. Ancak Allah rızkı verme sorumluluğunu üstlendi. Ayrıca, hayır ve şer, helal ve haram konuları açıklandı ve Müslümanlar helal yoldan kazanmaya teşvik edildi.

Tarih boyunca insanların ihtiyaçları, çeşitli sanat ve mesleklerin doğmasına neden oldu. İlk insan ve peygamber Adem (a.s.) dokumacılığın, İdris Peygamber (a.s.) terziliğin, İbrahim (a.s.) kumaş ticaretinin, Nuh (a.s.) ve Zekeriya Peygamberlerin marangozluk işinin öncüleri olarak anılır. Ayrıca, Musa (a.s.)’nın Şuayb Peygambere çobanlık yaptığı, birçok peygamber ve Allah dostu velinin de bu mesleği icra ettiği bilinmektedir. Demir endüstrisinin ilk kurucusu Davud (a.s.) idi ve demir işleme sanatı ona Allah tarafından vahyedilmişti.

İslamda Ticaret Ahlakı

İslam’da ticaretin kurallarına uygun olması önemlidir. Aksi takdirde hüsran kaçınılmazdır. Allah Teala, ticaret ahlakını bozan, ölçü ve tartıda hile yapan Medyen halkını örnek olarak verir. Şuayb (a.s.)’ın Medyen’e gönderildiği ve onlara şöyle dediği rivayet edilir:

وَاِلٰى مَدْيَنَ اَخَاهُمْ شُعَيْباًۜ قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللّٰهَ مَا لَكُمْ مِنْ اِلٰهٍ غَيْرُهُۜ وَلَا تَنْقُصُوا الْمِكْيَالَ وَالْم۪يزَانَ اِنّ۪ٓي اَرٰيكُمْ بِخَيْرٍ وَاِنّ۪ٓي اَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ مُح۪يطٍ

“Medyen halkına da kardeşleri Şu’ayb’ı peygamber gönderdik. O, şöyle dedi: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin O’ndan başka hiçbir ilahınız yoktur. Ölçüyü ve tartıyı eksik yapmayın. Ben sizi bolluk içinde görüyorum. Ben sizin adınıza kuşatıcı bir günün azabından korkuyorum.”

Allah’ın emirlerine uymayan Medyen halkına Allah şiddetli bir azap verir. Sıcak rüzgarlar eser, sinekler saldırır, hava sıcaklığı artar ve insanlar çaresiz kalır. Allah’ın bir bulut getirip onları gölgelediği an geldiğinde, kâfirlerin yanına geldiğinde ateş ve kıvılcımlar yağmaya başlar. Kâfirlerin malı, taşı, ağacı bile yanar. Bu, Allah’a karşı gelmenin sonucudur.

Geçmişi düşündüğümüzde, Allah’ın dininden uzaklaşan toplumların çeşitli cezalara çarptırıldığını ve hatta bazılarının helak olduğunu görüyoruz. Ancak, Peygamberimiz’in ümmeti, Allah tarafından Kur’an-ı Kerim’de diğer ümmetler gibi helak edilmeyeceği belirtilmiştir. Allah şöyle buyurur:

وَمَا كَانَ اللّهُ لِيُعَذِّبَهُمْ وَأَنتَ فِيهِمْ وَمَا كَانَ اللّهُ مُعَذِّبَهُمْ وَهُمْ يَسْتَغْفِرُونَ

“Halbuki sen onların içinde iken Allah onlara azap edecek değildir ve onlar mağfiret dilerken de Allah onlara azap edici değildir.”

Ancak Kur’an ve sünnetten uzak duranlar dünya ve ahirette hak ettikleri sıkıntılara maruz kalacaklardır. Allah şöyle buyurur:

وَمَنْ أَعْرَضَ عَن ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنكًا وَنَحْشُرُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَعْمَى

“Bir kimse benim zikrim olan Kur’an’dan yüz çevirir, iman ve ittiba etmezse onun için dünya ve ahirette sıkıntılı bir hayat olacak ve biz onu kıyamet gününde âmâ olarak haşredeceğiz.”

Ticarette Helal ve Haram

İslam’da haram ve helaller net olarak belirlenmiştir ve kıyamete kadar değişmeyecektir. Ticaret gibi her yaşam alanında, İslam’ın evrensel kuralları mevcuttur ve müminler, İslamî kuralların dışında iş yapmaktan kaçınmalıdır. Haram ve helal kurallarına uymayanların sonlarını Peygamberimiz (s.a.v.), Mirac’ı sırasında şöyle görmüştür: “Gördüm ki, bazı insanlar önlerine lezzetli etlerle dolu sofralar konmuş. Ama etleri bırakıp çürümüş yiyecekleri yemeye başlıyorlar. Cebrail’e sordum: “Bunlar kimdir?” Cebrail dedi ki: “Bunlar zinakar kimselerdir.” Allah’ın helal kıldığını bırakıp haramı tercih ederler”.

Kur’an’dan ve Kur’an’ın hükümlerini kabulden kaçınan kişilerin dünyada birçok sıkıntı ile karşılaşacakları, zengin olsalar bile hırs ve tamah duygularının onları sarmalayarak servetlerini gözlerinin önünde kaybedecekleri, neredeyse fakir gibi sefaletsizlik ve sıkıntı içinde yaşayacakları, ahirette ise karanlığa mahkum olacakları ve Rabbimize,

قَالَ رَبِّ لِمَ حَشَرْتَنِي أَعْمَى وَقَدْ كُنتُ بَصِيرًا

“Dünyada gözlerim sağlamdı ve her şeyi görüyordum. Beni neden kör olarak dirilttin?” diye sitem edecekleri bu ayetten anlaşılıyor.

Peygamberimiz (s.a.v.), haramlarla uğraşanların durumunu açıklarken, bizim bunlardan ibret almalı olduğumuzu belirtir.

Dünya ve ahiret mutluluğu için helal kazanç ve helal yiyecek gereklidir. Abdulkadir Geylani (k.s.) şöyle der: “Haram yemek kalbini öldürür, helal yemek ise onu canlandırır. Yiyeceklerin bazıları nur saçar, bazıları ise onu karartır. Haram yemek sizi sadece dünyevi arzulara yönlendirir ve günahları hoş görür, helal yiyecekler sizi ahiret işlerine odaklanmaya teşvik eder. Helal yiyecekler kalbinizi Allah’a yaklaştırır.”

İslam’a göre alışveriş, iki tarafın rızasıyla bir malı başka bir mal veya para karşılığında değiştirmektir. Allah Kur’an-ı Kerim’de çeşitli yerlerde şöyle buyurur:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَأْكُلُواْ أَمْوَالَكُمْ بَيْنَكُمْ بِالْبَاطِلِ إِلاَّ أَن تَكُونَ تِجَارَةً عَن تَرَاضٍ مِّنكُمْ وَلاَ تَقْتُلُواْ أَنفُسَكُمْ إِنَّ اللّهَ كَانَ بِكُمْ رَحِيمًا

“Ey iman edenler! Mallarınızı aranızda batıl yollarla yemeyin. Ancak karşılıklı rıza ile yapılan ticaretle olursa başka. Kendinizi helak etmeyin. Şüphesiz Allah, size karşı çok merhametlidir.”

“Sizin buna (gecenin tümünde yahut çoğunda ibadete) gücünüzün yetmeyeceğini bildi de sizi bağışladı (yükünüzü hafifletti.) Artık, Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyun. Allah, içinizde hastaların bulunacağını, bir kısmınızın Allah’ın lütfundan rızık aramak üzere yeryüzünde dolaşacağını, diğer bir kısmınızın ise Allah yolunda çarpışacağını bilmektedir. ”

İbn Kurtubî bu ayetin tefsirinde şöyle der: “Allah bu ayette, helalinden para kazanmak için çaba gösterenlerin, Allah yolunda cihad edenlerle aynı seviyede olduğunu belirtiyor. Bu, helal kazanmanın cihad seviyesinde bir ibadet olduğunu gösterir, çünkü Allah her ikisini bir arada zikretti”.

Başka bir ayette Allah şöyle buyurur: ”

فَإِذَا قُضِيَتِ الصَّلَاةُ فَانتَشِرُوا فِي الْأَرْضِ وَابْتَغُوا مِن فَضْلِ اللَّهِ وَاذْكُرُوا اللَّهَ كَثِيرًا لَّعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ

Namazı kıldıktan sonra yeryüzüne dağılın ve Allah’ın lütfundan isteyin. Allah’ı sık sık anın, umulur ki kurtuluşa erersiniz”.

Kur’an-ı Kerim’de ticaret hayatına dair geçmiş ümmetlerin ibret verici hikayelerini anlatan ayetler, Mekke döneminde on üç yıl boyunca inmiştir. Bu ayetler, ticaretin ahlaki yönünü vurgular ve Müslümanların helal kazanç elde etmesi gerektiğini öğretir. Medine’ye hicretten sonra, doğrudan İslam toplumuna yönelik vahiy ve sünnet mesajları gelmiştir.

Hicret sırasında indiği rivayet edilen “Mutaffifin (ölçü ve tartıda hile yapanlar) sûresinin ilk ayetlerinde şöyle buyrulur

وَيْلٌ لِّلْمُطَفِّفِينَ الَّذِينَ إِذَا اكْتَالُواْ عَلَى النَّاسِ يَسْتَوْفُونَ وَإِذَا كَالُوهُمْ أَو وَّزَنُوهُمْ يُخْسِرُونَ  أَلَا يَظُنُّ أُولَئِكَ أَنَّهُم مَّبْعُوثُونَ. لِيَوْمٍ عَظِيمٍ. يَوْمَ يَقُومُ النَّاسُ لِرَبِّ الْعَالَمِينَ

“İnsanlardan alırken ölçüp tarttıklarında tam alan, onlara vermek için ölçüp tarttıklarında ise eksik yapan hilecilere yazıklar olsun! Onlar, büyük bir günde diriltileceklerini, o günde âlemlerin Rabbinin huzurunda divan duracaklarını düşünmezler mi”.

Gerek bu ayetler ve gerekse mealini aşağıda vereceğimiz ayetlerde ortak nitelik, ticarî ve iktisadî hayatta haksız kazancı önlemek ve risk ilkesini hakim kılmaktan ibarettir.

Allah’ın ticareti helal kılmasının nedeni, insanların ihtiyaçlarını meşru yollarla karşılamaktır. Bu, hırsızlık, gasp, dolandırıcılık gibi kötülükleri engeller, düşmanlığı azaltır ve toplumda düzeni ve barışı sağlar.

Alışverişin, bir malı başka bir mal veya para ile değiştirmek olduğunu söyledik. Bu ifadeyi Allah Kur’an-ı Kerim’de çeşitli yerlerde kullanır:

إِلاَّ أَن تَكُونَ تِجَارَةً حَاضِرَةً تُدِيرُونَهَا بَيْنَكُمْ فَلَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ أَلاَّ تَكْتُبُوهَا

“Aranızda peşin olarak yaptığınız alışverişi yazmamanızda bir sakınca yoktur” . Ve

يُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَأْكُلُواْ أَمْوَالَكُمْ بَيْنَكُمْ بِالْبَاطِلِ إِلاَّ أَن تَكُونَ تِجَارَةً عَن تَرَاضٍ مِّنكُمْ وَلاَ تَقْتُلُواْ أَنفُسَكُمْ إِنَّ اللّهَ كَانَ بِكُمْ رَحِيمًا

“Ey iman edenler! Karşılıklı rızaya dayalı ticaret dışında mallarınızı batıl yollarla yemeyin. Ve kendinizi öldürmeyin. Şüphesiz Allah sizi esirgeyecektir”.

Katâde (r.a.)’den alınan bir görüşe göre, ticaret; doğru ve dürüst bir şekilde rızık arayanlar için Allah’ın rızık yollarından biridir, helallerinden biridir. Güvenilir ve dürüst bir tüccarın Kıyamet gününde Arş’ın gölgesindeki yedi gruptan biri olduğu söylenmiştir.

İbn Kesir ise, “Mallarınızı aranızda karşılıklı rızaya dayalı olarak yiyin.” ayetinin tefsirinde şöyle der: ‘Sanki Allah Teâlâ (c.c.) şöyle buyuruyor: Servet sahibi olmak için haram yollara başvurmayın. Alıcı ve satıcının rızasının bulunduğu meşru ticaret yöntemlerini kullanın.

Yüce Allah (c.c.) bir ayette: “Allah alış verişi helal, faizi haram kılmıştır.” buyururken başka bir ayette de “Rasûlüm! Rabbin senin, gecenin üçte ikisine yakın kısmını, bazen yarısını, bazen de üçte birini yatmadan ibadetle geçirdiğini ve beraberinde bulunanlardan bir topluluğunda öyle yaptığını elbette bilir. Gece ve gündüzü belirleyen ancak Allah’tır. O sizin bunu sayamayacağınızı bildiği için sizi bağışladı. Artık, Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyun. Allah bilmektedir ki, içinizde hastalar bulunacak, bir kısmınız Allah’ın lütfundan rızık aramak için yeryüzünde yol tepecek bir kısmınız da Allah yolunda çarpışacaksınız.”

Kurtubî bu ayetin tefsirinde şöyle der: ‘Allah Teâlâ bu ayette, kendisi ve ailesinin nafakasını kazanmak, ihsan ve ikramda bulunmak için helâlinden para kazanmaya çalışanların derecesini Allah (c.c.) yolunda cihad edenlerinki ile eşit tutmuştur. Bu, para kazanmanın cihad seviyesinde bir ibadet olduğunu gösterir. Çünkü Yüce Allah, her ikisini bir arada zikretmiştir.’ Başka bir ayette de Yüce Allah şöyle buyurur: “Namazı kılınca yeryüzüne dağılın ve Allah’ın lütfundan isteyin. Allah’ı çok hatırlayın, umulur ki kurtulursunuz.”

“Allah alış verişi helal kıldı” ayetinde de belirtildiği gibi, Yüce Allah alış verişi helal bir eylem olarak nitelendirmiştir. Buharî ‘kazanç ve ticaretin sadakası’ bölümüne “Ey iman edenler! Kazandıklarınızın iyilerinden ve rızık olarak yerden çıkardıklarımızdan hayra harcayın. Size verilse, gözünüzü yummadan almayacağınız kötü malı, hayır diye vermeye kalkışmayın. Bilin ki, Allah zengindir, övgüye layıktır.” ayeti, ticaret için yola çıkmak bölümüne ise, “Yeryüzüne dağılın ve Allah’ın lütfundan isteyin!” ayeti ile başlamıştır.

Yine Buhârî, ‘Denizde ticaret’ bölümünde yağmur altında ticaret yapmanın bir sakıncası olmadığını söyler ve bu konuda şu ayeti zikreder: “Gemilerin denizde suları yara yara gittiklerini görüyorsun. Bütün bunlar, onun lütfunu aramanız ve nimetine şükretmeniz içindir.”

Buharî daha sonra İbn Abbas (r.a.)’tan şu bilgiyi nakleder: Ukaz, Mecenne ve Zü’l-Mecaz cahiliye döneminde birer pazaryeri idi. İslâm geldikten sonra Müslümanlar buralarda ticaret yapmanın dinî hükmü konusunda şüpheye düştüler. Bunun üzerine “Hac mevsiminde ticaret yaparak Rabbinizden gelecek bir lütfu aramanızda size herhangi bir sakınca yoktur.” mealindeki ayete benzer ayetler nazil oldu.

Bu ayetlerden anlaşılmaktadır ki, Cenâb-ı Hak, bir kazanç kaynağı olarak genel anlamda alış verişi helal kılmış, ancak bunun hak ölçüleri içinde yapılmasını, buradan elde edilen kazançtan yoksulların gözetilmesini, bunun Allah (c.c.)’ın bir lütfu olduğunun bilinmesini ve şükür görevinin yerine getirilmesini istemektedir.

Kaynak: islamahlaki.com

Yazar: Yönetici

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir