Vefat eden müslümanlara karşı görevlerimiz.

ÖLEN MÜSLÜMANLARA KARŞI GÖREVLERİMİZ VAAZ

Ölüm, her insanın kaçınılmaz sonudur. Allah Teâlâ, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurur:

“Her nefis ölümü tadacaktır. Sonunda bize döndürüleceksiniz.” (Ankebut, 57)

Bu ayet, ölümün kesinliğini ve kaçınılmazlığını bizlere hatırlatmaktadır. Müminler olarak, hayatımızı ölüm gerçeğinin şuurunda geçirerek, hem kendi ahiretimizi kazanma çabası içinde olmalı hem de vefat eden Müslüman kardeşlerimize karşı olan dini ve insani sorumluluklarımızı yerine getirmeliyiz.

Ölümü hatırlamak, dünya hayatına gereğinden fazla bağlanmaktan kurtulmanın bir vesilesidir. Ölüm, hayatın sonu değil, ebedi âlemin başlangıcıdır. Dolayısıyla bir Müslüman, hem kendi ölümü için hazırlıklı olmalı hem de vefat eden kardeşlerine karşı sorumluluklarını yerine getirmelidir.

Ölüm, Bir Yokluk Değil, Sonsuz Hayata Açılan Bir Kapıdır

Ölüm, insanın kaçınılmaz gerçeğidir ve bir Müslüman için sadece bir son değil, ebedi bir hayata açılan kapıdır. Dünyadaki her şey geçicidir, fakat ölüm, fani dünyadan, kalıcı ve sonsuz bir yaşama geçiştir. Bu bakış açısına göre ölüm, bir yokluk değil, bir varlık dönüşümüdür. Dünya hayatı, sürekli değişen, kaybolan ve sınırlı olan bir süreçken, ölüm, insanı tüm bu geçici olgulardan arındırarak gerçek ve ebedi olan hayata yönlendirir.

Ölüm, insanı fanilikten kurtarıp, asıl vatanına, gerçek saadete yönlendiren bir geçiştir. Dünya hayatı, zaman zaman sıkıntılarla, zorlayıcı şartlarla, geçici mutluluklarla doludur. Fakat ölüm, tüm bu zorluklardan kurtuluş, nihayetinde gerçek huzura kavuşma fırsatıdır. Ölüm, aslında insanın ruhunun özgürlüğüdür; bedenden kurtulup, gerçek hayatla buluşmasıdır.

Ölüm, Korkulacak Bir Hal Değil, Rahmetin Bir Tecellisidir

Ölüme karşı duyulan korku, genellikle onun bilinmezliğinden kaynaklanır. Ancak ölüm, inançlı bir insan için karanlık bir yokluk değil, aydınlık bir varlık merhalesidir. Bu bakış açısına göre ölüm, insanı sadece bir yerden başka bir yere taşır; sonsuz bir huzura, güvenli bir barınağa götürür. Fani hayat sona ererken, ebedi hayat başlar. Ölüm, karanlık ve boşluk değil, rahmetle dolu bir aleme geçiştir.

Bununla birlikte, ölümün insanlar için aslında bir fırsat olduğu da belirtilmiştir. Ölüm, hayatı anlamlandırmak ve ona göre hazırlık yapmak için bir vesiledir. Dünya, bir misafirhane olarak kabul edilirken, insanın asıl amacı ve hedefi ahirettir. Ölümle birlikte insan, bu dünyadaki kısa süreli varlığını tamamlayarak gerçek ve kalıcı yaşama geçer. Bu yüzden ölüm, kaybolmak veya yok olmak değil, insanın ruhunun özgürlüğe kavuştuğu ve asıl varlık amacına ulaştığı bir noktadır.

Ölümün gerçek manasını anlamak, onu korkulacak bir son olarak değil, her şeyin başladığı nokta olarak görmek gerekir. Dünya, sadece bir geçiş yoludur; asıl yaşam ise ölümle başlar. Ölüm, insanın ruhunun gerçek özgürlüğüne kavuştuğu, sonsuz huzura gittiği bir kapıdır. Bu yüzden ölüm, hem bir bitiş değil, aynı zamanda bir başlangıçtır.


1. Ölmek Üzere Olan Kardeşlerimizi Ziyaret Etmek ve Destek Olmak

İslam, hasta ve ölmek üzere olan insanlara karşı şefkatle muamele etmeyi teşvik etmiştir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), hasta ziyaretini büyük bir ibadet olarak tanımlamış ve bunun Allah katında büyük ecir kazandıracağını bildirmiştir.

Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

Bir Müslüman, hasta bir Müslüman kardeşini ziyarete gittiğinde, dönünceye kadar cennet hurfesi içindedir.» Ey Allah’ın elçisi, cennet hurfesi nedir? dediler. Rasûl–i Ekrem; «Cennet yemişidir.» buyurdu. (Müslim, Birr, 39)

Bu hadis, ölmek üzere olan bir kimseyi yalnız bırakmamanın önemini vurgular.

“Ölmek üzere olan bir Müslümana destek olmak, ona iman ve tevekkül telkin etmek, onun ruhunu huzur içinde teslim edebilmesi için manevi atmosfer oluşturmak, büyük bir kardeşlik borcudur.”

Ölmek üzere olan bir kimsenin yanında neler yapmalıyız?

Ölüm anı ve sonrası için yapılması gereken bazı adımlar şu şekildedir:

Ölüm Öncesi Durum: Ölmek üzere olan kişi, sağ tarafı üzerine, yüzü kıbleye gelecek şekilde yatırılır. Eğer bu mümkün değilse, sırt üstü yatırılır ve başı hafifçe yükseltilir.

Telkin: Ölüm anı yaklaşırken, kişiye kelime-i şehadet getirilerek telkin yapılır. Bu, ısrar edilmeden, sadece işittirilerek yapılmalıdır. Ayrıca Yâsîn suresi de okunması müstehabtır. Telkini, nefret edilmeyen bir kimse yapmalıdır. Telkinin, tevbeyi de kapsayan “Estağfirullaha’l-azîm…” şeklinde yapılması önerilir.

Şuur Bozukluğu: Ölüm anında ağzından küfrü mucip sözler çıkarsa, bunun küfür sayılmadığı kabul edilir. Çünkü ölüm anındaki şuur bozukluğu nedeniyle, irade dışı sözler olabilir.

Olumsuz Görünüşler: Ölüm anında, ölenin kötüye yorumlanabilecek bazı halleri olabilir. Bu durum, ölüye kötü düşünmemek ve kimseye anlatmamak gerektiğini gösterir. Olumsuz görünen durumlar bazen iyiliğe delil olabilir.

Ölü Hazırlığı: Ölüm sonrası gözler hafifçe kapatılır, çeneler bir bezle bağlanır. Bu sırada “Bismillâhi ve alâ milleti resûlillâhi…” diyerek dua edilir. Daha sonra beden, uygun şekilde yerleştirilip örtülür ve şişmemesi için karnına bir cisim konur.

Cünüp, Hayızlı ve Nifaslı Kimse: Ölünün yanında cünüp, hayızlı ya da nifaslı bir kimse bulunmaz.

Cenaze İşlemleri: Ölüm sonrası cenaze işleri için acele edilmelidir. Ölünün bekletilmesi caiz değildir. Ölünün yanında Kur’an okunması mekruhtur, ancak başka bir odada okunabilir.

Güzel Kokular ve Şefkat: Ölünün yanında güzel kokular bulundurulması hoş karşılanır. Ayrıca, ölüyü öpmek, teberrük veya şefkat amacıyla yapılabilir. Hz. Muhammed (s.a.v) Osman bin Maz‘un’un ölüsünü öpmüştür.

Bu adımlar, ölüyü saygıyla uğurlamak ve cenaze işlemlerini doğru bir şekilde yerine getirmek için izlenmesi gereken müslümanca bir yaklaşımı temsil eder.


2. Cenaze İşlemlerini Yerine Getirmek

Bir Müslüman vefat ettiğinde ona karşı olan görevlerimiz başlar. Bu görevler, İslami usullere uygun bir şekilde cenaze işlemlerini gerçekleştirmeyi kapsar.

a) Gasil (Yıkama) ve Kefenleme

Vefat eden kişinin bedeni, İslam’a uygun olarak temizlenmelidir. Bu işlem, “gasil” olarak adlandırılır. Gasil işlemi sırasında şunlara dikkat edilir:

  • Vefat eden kişinin mahremiyeti korunur.
  • Sünnete uygun olarak önce sağ taraf, sonra sol taraf yıkanır.
  • Güzel kokular sürülerek cenaze kefene hazırlanır.

“Cenazeyi yıkayan kimse, ölüm gerçeğini hatırlamalı, kendi de bir gün yıkanacak ve kabre konulacakmış gibi düşünerek ibret almalıdır.”

Kefenleme de İslam’da belli kurallara göre yapılır. Kadın ve erkekler için farklı kefenleme usulleri vardır.

Ölen bir Müslümanın yıkanması, kefenlenmesi, namazının kılınması ve defnedilmesi Müslümanlara farz-ı kifaye olarak yükümlülük getirilmiştir. Birkaç kişi bu işlemleri yerine getirdiğinde diğerleri sorumluluktan kurtulur, ancak kimse yapmazsa herkes sorumlu olur. Hz. Âdem’in (a.s) ölümünden sonra melekler tarafından uygulanan cenaze işlemleri, İslam’daki cenaze ritüelinin de temelini atmıştır. Hz. Muhammed (s.a.v) de ölünün yıkanması ve cenaze işlemlerinin yapılmasını emretmiş ve bu konuda Müslümanlara nasıl davranacaklarını öğretmiştir.

Bu işlemler, ölüyü onurlandırmak ve temiz bir şekilde sonsuz hayata göndermek amacıyla yapılır. Ölünün yıkanması, tıpkı yeni doğmuş bir çocuğun temizlenmesi gibi, onun ölümden sonra yeniden doğuşunu simgeler ve dünyadaki kirlerden arındırılmasını temsil eder. Kefen, ölünün temiz ve saygılı bir şekilde sonsuz yolculuğuna gönderilmesini sağlar.


b) Cenaze Namazı Kılmak

Cenaze namazı, vefat eden kişiye karşı yapılabilecek en önemli dini görevlerden biridir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), bir Müslüman için cemaatle cenaze namazı kılınmasını teşvik etmiş ve bu namaza katılanlara büyük mükâfatlar vadetmiştir.

Hadis-i şerifte şöyle buyurulur:

Hz. Âişe (ra), Rasûlullah (s.a.s.)’ın şöyle dediğini nakletmiştir:

“Bir cenazenin namazını yüz Müslüman kılarak hepsi ona şefaat dilerse, kendilerine o kimse hakkında şefaate izin verilir.” (Müslim Cenâiz, 58).

İbn Abbas (r.a.), Rasûlullah (s.a.s.)’ın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:

“Bir Müslüman öldüğü zaman, cenazesini, Allah’a hiç bir şeyi ortak koşmayan kırk kişi tutup kaparsa, Allah kendilerine o kimse hakkında şefaate izin verir.” (Müslim, Cenâiz, 59).

“Namaz kılınıncaya kadar cenazede hazır olan kimseye bir kırat, gömülünceye kadar hazır bulunana da iki kırat sevap vardır.”  “İki kırat nedir?” diye sorulunca, Hz. Peygamber (s.a.s.) “İki büyük dağ gibi” diye cevap verir, yani iki büyük dağ kadar sevap verilir. (Müslim, Cenâiz, 52).

Ebû Hüreyre’den rivayet edildiğine göre, “Peygamber (s.a.s.), Necâşî’nin vefat haberini öldüğü gün vermiş, ashabını namazgâha çıkartarak saf bağlatmış ve dört defa tekbir almıştır.” [bk. Buhari, Cenaiz 4, 55, 61, 65, Menakibu’l-Ensar 38; Müslim, Cenaiz 62, 63, (951); Muvatta, Cenaiz 14]

Bu hadisler cenaze namazına katılmanın büyük sevaplar getirdiğini ve bir Müslümanın ölüye dua etmesinin, Allah katında kabul edilmesini sağladığını ifade eder. Cenaze işlemleri sadece ölüye olan bir görev değil, aynı zamanda hayatta olan Müslümanlar için büyük bir fırsat ve manevi kazanç kaynağıdır. Cenaze namazına katılmak, sadece bir ibadet değil, aynı zamanda şefaat talep etme ve Allah’ın rahmetini kazanma şansı sunan değerli bir davranıştır.


3. Defin İşlemlerine Katılmak ve Kabir Adabına Riayet Etmek

Cenaze namazı kılındıktan sonra, Müslümanın defin işlemi gerçekleştirilmelidir. Defin sırasında dikkat edilmesi gereken bazı hususlar şunlardır:

  • Cenaze, mümkün olduğunca hızlı bir şekilde defnedilmelidir.
  • Mezar, sünnete uygun bir şekilde hazırlanmalıdır.
  • Ölüyü kabre koyarken, Peygamber Efendimiz’in yaptığı gibi “Bismillah ve alâ millet-i Rasûlillah” (Allah’ın adıyla ve Rasulullah’ın dini üzere) denilmelidir.
  • Kabre toprak atarken dualar edilmeli ve ölünün ahiret yolculuğu için niyazda bulunulmalıdır.

4. Ölen Müslümanlar İçin Dua Etmek ve Sadaka Vermek

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), ölen kimseler için yapılan duaların onlara fayda sağlayacağını bildirmiştir.

“İnsanoğlu öldüğü zaman, bütün amellerinin sevabı da sona erer. Şu üç şey bundan müstesnadır: Sadaka-i câriye, istifade edilen ilim, kendisine dua eden hayırlı evlat.” (Müslim, Vasiyyet, 14)

“Müslüman, vefat eden kardeşlerini unutmamalı, onlara dua etmeli, hayırlı ameller işleyerek sevaplarını onlara bağışlamalıdır. Bu, bir müminin kardeşine yapabileceği en güzel vefa göstergelerinden biridir.”

Ölülere faydalı olabilecek ameller şunlardır:

  • Onlar için istiğfar etmek.
  • Sadaka vermek ve hayırlı işler yapmak.
  • Kabir ziyaretinde bulunup Kur’an okumak, özellikle Yasin Suresi’ni okumak.

İslam’da ölülerin ruhuna dua edilmesi ve onlara Kur’an okunması çok değerli bir uygulamadır ve bu, hem yaşayanların hem de ölülerin manevi yararına olan bir ibadettir. Kur’an ve hadislerde, ölülerin ruhuna dua etmenin ve onlara Kur’an okumanın, onların ahiretteki durumlarını iyileştirdiği ve sevap kazandırdığı vurgulanır.

“Yasin, Kur’ân’ın kalbidir. Onu bir kimse okur ve Allah’tan âhiret saadeti dilerse, Allah onu mağfiret buyurur. Yâsin’i ölülerinizin üzerine okuyunuz.” (Müsned, 5/26)

Önemli Noktalar:

  1. Dua ve İstiğfarın Önemi:
    • Kur’an, müminlerin birbirlerine dua etmelerini ve Allah’tan mağfiret dilemelerini öğütler. Bu dua, hem hayatta olanlara hem de ölülerin ruhlarına yöneltilmiş olabilir. Örneğin, Haşr Suresi’nde “Bizi ve bizden evvel iman eden kardeşlerimizi bağışla” (Haşr, 59/10) gibi ayetler, dua etmenin önemi ve Allah’ın hoşnutluğunu kazandırması üzerinde durur.
  2. Kur’an’ın Ruhlara Ulaşması:
    • Kur’an-ı Kerim, hem yaşayanlara hem de ölülerin ruhlarına fayda sağlayacak şekilde okunabilir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Yasin suresinin, ölülerin ruhuna okunmasını tavsiye etmiştir ve bu dua, ölülerin affı için bir vesile olabilir. Ayrıca, okunan her Fatiha ve Yasin gibi surelerin sevabı, ölülerin ruhlarına ulaştığına inanılır.
  3. Farklı Mezheplerin Görüşleri:
    • Hanefî mezhebine göre, bir kişinin akrabasının veya yakın dostunun kabrinde Kur’an okunması güzel ve sevaplı bir davranıştır.
    • Malikî mezhebinde, kişinin kendi kabrinde Kur’an okunması tavsiye edilir.
    • Şafiî ve Hanbelî mezheplerine göre, bir kişi, kendi kabrinde Kur’an okunmasını vasiyet edebilir ve okunan Kur’an’ın sevabı, dua ile birlikte ölüye ulaşır.

Sonuç olarak, İslam’da ölüler için dua etmek ve Kur’an okumak, hayatta olanların yapabileceği değerli bir iyilik olup, ölülerin ruhlarını rahatlatır ve onların ahiretteki durumlarına katkı sağlar. Mezhepler arasında ufak farklılıklar olsa da, genel görüş, bu tür ibadetlerin ölüye fayda sağladığı yönündedir.


5. Müslümanları Ölümü Hatırlamaya ve Ahirete Hazırlanmaya Teşvik Etmek

Ölümü düşünmek, insanın dünya hayatına aldanmasını engeller. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurur:

“Lezzetleri yok eden ölümü çokça hatırlayın.” (Tirmizî, Zühd, 4)

“Ölümü hatırlamak, kalpte gafleti giderir ve insanı daha bilinçli yaşamaya yönlendirir. Ahireti unutan bir kalp, dünya nimetlerine gereğinden fazla bağlanır ve ebedi hayatı unutur.”

Bu yüzden Müslümanlar olarak kabristanları ziyaret etmeli, ölümü tefekkür etmeli ve dünyaya aldanmaktan sakınmalıyız.

Ölümü tefekkür etmek, İslam’ın önemli bir öğüdüdür ve birçok manevi fayda sağlar. Efendimiz (s.a.s.) ölümü düşünmeyi tavsiye ederek, hayatın geçiciliğine dair bir uyanış ve bir içsel disiplin geliştirilmesine yönlendiriyor. Bu konuda yapılan tefekkürün, hem dünyada hem de âhirette insana pek çok fayda sağladığı anlatılmaktadır. İşte bu düşünmenin bazı faydaları:

  1. Dünyaya Dair Hırsı Azaltır:
    Ölümü sıkça düşünmek, dünyaya dair aşırı hırs ve bağlılıkları törpüler. İnsan, dünyadaki geçici zevklerden ve dünyevi arzulardan uzaklaşarak daha çok manevi değerlere yönelir. Ölümün sürekli hatırlanması, insanı dünya işlerinde denetler ve aşırılıktan alıkoyar.
  2. Günahlardan Korur:
    Ölümün farkında olmak, insanı günah ve haram işlerden korur. Çünkü mümin, ölümün hemen gelebileceğini bildiği için, haramlardan kaçınma konusunda daha dikkatli olur ve her an hesap vereceğini düşünerek doğru davranır. Günahları engelleyen bir motivasyon kaynağıdır.
  3. Ahiret İçin Hazırlık:
    Ölümü tefekkür etmek, insanın ölüm sonrasına yönelik hazırlık yapmasına neden olur. Kişi, bu geçici dünyada nasıl yaşarsa, âhirette de o şekilde karşılık alacağını hatırlayarak yaşamını ona göre düzeltir. Ölüm sonrası hayata dair tedarik yapmak, inançlı bir birey için önemli bir adımdır.
  4. Nefis ve Şeytanın Etkisinden Kurtulma:
    Ölümün hatırlanması, nefis ve şeytanın oyunlarına karşı bir koruma mekanizması işlevi görür. İnsan, ölüme yaklaşıp sonrasını düşündüğünde, zamanın değerini anlar ve geçici heveslere kapılmak yerine daha anlamlı ve sağlıklı bir yaşam sürdürür.
  5. Ölümün Korkutucu Olmaması:
    Ölümü sürekli hatırlayan bir mümin için ölüm korkutucu bir şey değildir. Ölüm, son değil, bir başlangıçtır. İman eden bir kişi, ölümü bir yolculuk, bir geçiş olarak görür. Kabir, korkutucu bir kuyu değil, ebedi rahmete açılan bir kapıdır. Ölüm, insanı yüce bir amaca yönlendiren bir adım olarak algılanır.
  6. Zihinsel ve Manevi Bir Aydınlanma Sağlar:
    Ölümü düşünmek, insanı gerçeklerle yüzleştirir. O, zamanın ne kadar kıymetli olduğunu ve her anının önemli olduğunu anlar. İslam’da ölüm, bir son değil, ebedi hayatın başlangıcıdır. Bu bakış açısı, müminin ruhsal olarak olgunlaşmasına ve doğru yolu bulmasına yardımcı olur.
  7. Dünya ve Âhiret Arasında Denge Kurar:
    Ölüm, insanı dünyaya bağlılık konusunda denetlerken, aynı zamanda âhiret için de tedarikli olmaya teşvik eder. Ölümü hatırlamak, hem dünya hayatını hem de ahireti dengeli bir şekilde yaşama bilincini oluşturur. Ölüm, aslında dünyayı ve âhireti birleştiren bir noktadır.

Sonuç olarak, ölüm tefekkürü, İslam’daki ruhsal derinliği anlamaya yardımcı olan bir öğretidir. Bu düşünme biçimi, insanın ahlaki, manevi ve psikolojik gelişimini destekler. Ölümün hatırlanması, yaşamı daha anlamlı kılar, insanı dünya ve ahiret dengesinde yaşamaya yönlendirir.


Sonuç

Müslümanlara düşen vazife, ölümü hatırlayarak hem kendi ahiret hazırlıklarını yapmak hem de vefat eden kardeşlerine karşı sorumluluklarını yerine getirmektir.

Rabbimiz bizlere, ölen kardeşlerimize karşı vazifelerimizi en güzel şekilde yerine getirmeyi nasip eylesin. Son nefesimizi imanla vermeyi ve hayırlı bir şekilde bu dünyadan göç etmeyi nasip eylesin.

Velhamdülillahi Rabbil Âlemîn.

Yazar: Yönetici

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir