Rivayet, Dirayet ve Bağlam: Ölü Ardından Ağlama!
Hz. Âişe (ra) Hz. Ömer ve oğlu Abdullah tarafından rivayet edilen
Hz. Peygamber’in (s.a.v.) “Şüphesiz ölü, yakınlarının kendisine ağlaması sebebiyle azap görür” hadisini reddetmiş ve “Allah Teâlâ “Hiçbir günahkâr bir başkasının günahını yüklenmez”[1] buyurdu” demiştir.
Burada Hz. Âişe sadece, hadisin -ölünün başkasının fiili sebebiyle azap göreceği şeklindeki zâhir anlama inanmaya karşı çıkmıştır.
Bu meselede bizim görüşümüz ise İbn Ömer ve Hz. Ömer’in bir başka gerekçe ile rivayette bulunmalarıdır ki bu mânâda Hz. Âişe de onlara muhâlif olamaz. Şöyle ki ölü ardından ağlamak Araplarda, onun yapıp ettiklerini sayıp dökmek anlamındadır. Cahiliye Arapları, düşmana baskın yapma, kadınları kaldırma ve adam öldürme gibi birbirleriyle öğünme yarışına girdikleri hususları, bu kabilden yapıp ettiklerini, ölülerinin ardından mefharet babından sıralarlardı. Nebî (s.a.v.) de birinde onları bu şekilde sayıp dökerken işitmişti. Bunun üzerine de onlara: “Şüphesiz o bu (saydığınız) fiiller sebebiyle azap görüyor” buyurmuştur. Dolayısıyla Hz. Ömer ve oğlunun hadisi kabulünün sahih bir yönü bulunmakta; Hz. Âişe’nin reddinin de yine bir başka sahih yönü bulunmaktadır. (Cessâs, Fusûl, I, 160)
Burada iki tavır gözüküyor. Birincisi, Hz. Aişe’nin bu ve benzeri bir çok yerde uygulamış olduğu rivayetleri İslam’ın genel ilkelerine vurma dirayeti. Zaman içinde bunu sistematik haline getirenler Ehl-i Rey (Hanefîlik ve Bâtınî ınkıtâ) olmuştur.
Cessâs tarafından yapılan öbür izah ise bir sözü değerlendirirken bağlamın gerçekten ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. İbn Ömer ve hele hele de büyük bir fakih olan Hz. Ömer gibi yüksek dirayete sahip kimselerin rivayet ettikleri haberleri sadece zahiriyle değerlendirip bağlamını göz ardı etmek yeterli ve doğru olmaz.
Bağlam ne kadar da belirleyici oluyor.
Cahiliye bilinmeden İslam’a dair söz etmek hep eksik kalacağa benziyor.
Dua ile!
GARİBCE
01.01.2019
[1] وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ أُخْرَى İsrâ 17/15; Zümer 39/7.