Tekvin ve Teşri Dengesine Bir Örnek: Alkol

Tekvin ve Teşri Dengesine Bir Örnek Alkol
Tekvin ve Teşri Dengesine Bir Örnek Alkol

Tekvin ve Teşri Dengesine Bir Örnek: Alkol

Bizim fukahanın derinliğine kimsenin diyebileceği bir söz yoktur. Ama ne yazık ki bu sadece teşri alanında olmaktadır. Fıkıh kitaplarını mütalaa edenler bunu açıkça görürler.

Ne var ki bu derinlik bir tür körlük de doğurur. Oysa arzulanan şey, teşriin tekvin ile birlikte ele alınması ve tekvinin öncelenerek teşriin onun üzerine bina edilmesi olmalıdır.

Mesela “İkra’” oku emrini ele alalım. Bu emir sonucu Kur’an-ı Kerîm öyle derinlemesine okunmuştur ki yüzlerce ve ciltler dolusu tefsirler yazılmış ve bir türlü dibi de bulunamamıştır. Hala da yazılmakta ve anlatılmaktadır.

Okunan kitap teşri’e aittir. Fıkıh alanında ihtiyaç duyulan şerî ahkam ondan çıkarılmıştır ve hala da çıkarılmaktadır.

Diğer konular da öyledir. Söz gelimi tarih, bilim gibi konular bile onun derinliklerinden çıkarılabilmektedir.

Oysa bizden asıl istenilen önce tekvini ayetlerin okunması, onların üzerine kurulu olarak da teşrîî ayetlerin okunması ve yorumlanmasıdır.

Konuyu bir örnekle açıklamak istiyorum:

Bizim kimi fukaha susuzluktan ölme durumunda olan bir kimse içkiden başka bir şey bulamasa onu içmesi zarurete sebep mubah olmaz, çünkü içki susuzluğu gidermez, aksine artırır, derler.

Bunu ilk okuduğumda acaba öyle mi diye aklıma bir soru gelmişti de kendi kendime bir espri ile “Bizim fakihler bu mereti içmemişlerdir ki gerçekten susuzluğu gideriyor mu, gidermiyor mu bilsinler!” diye geçiştirmiştim. Sonra tekvinde bunun yeri nedir diye Herbilen’e sordum. O da doktorların ağzından fukahanın bu tespitini teyit etmez mi? Fukaha adına sevindim. Fakat fukaha bunu içkinin doğası ve vücuttaki etkisi ve tepkimeler üzerinden değerlendirmiyor, aksine hadiste içki hakkında kullanılan “dert” oluşu nitelemesinden hareketle bunu söylüyor. Teşrie mesnet olarak gene teşrie yaslanıyor.

Sonra içkinin tedavide kullanımı konusunda gene bunun caiz olmayacağını söylüyorlar. Tedavi olmayı fukaha zaruret olarak görmez. Haydi diyelim bir ihtiyaç olsun. Dolayısıyla ihtiyaç halinde kullanımına bir kapı aralanamaz mı? Buna da hayır diyoruz ve hükmümüze Hz. Peygamber (s.a.s.) içkinin tedavi amaçlı kullanımını yasakladığını ve onun deva değil dert olduğunu söylediğini gerekçe yapıyoruz.

Bu yazının dert edindiği sorun şu: Susuzluk zaruretine binaen içki içmenin mubah olmayacağını, içkinin ancak boğaza bir nesne durması halinde onu aşırmak için başka bir sıvı olmaması halinde zaruret miktarınca içiminin mubah olacağını söylüyoruz. Tedavi amaçlı kullanımına da izin vermiyoruz ve gerekçe olarak da gene hadisi delil olarak kullanıyoruz.

O yüzden de içki içeren ilaçların kullanımını da onaylamıyoruz. Aslında içki denilince içkinin içerdiği etkin madde olan alkolü kastediyoruz. Alkolün ilaç olarak içimi kabul edilemez. Ancak alkol içeren ilaç vb. olamaz mı? İşte fukahanın buna da karşı çıkışını hadise dayalı olarak ileri sürmesini tekvinin göz ardı edilerek sadece teşrie dayalı olarak hüküm verilmesi olarak görüyoruz.

Oysa fukaha şöyle diyebilirdi: Evet hadiste böyle bir niteleme var. Ama dilin değişik amaçlı kullanım şekillerini dikkate alarak bundan neyin kastedildiğini, alkolün doğasını öğrendikten ve ilaç yapımında kullanılması halinde de gerçekten her zaman fayda yerine zarar vermesi özelliğini öğrendikten sonra hadisi âmm bir hakikat anlamında alır ve hükmümüzü tekvin ile de pekiştirmiş oluruz; içkinin susuzluğu gidermemesi örneğinde olduğu gibi.

Yok, öyle değil de tekvin/ bilim gerçekten alkolün ilaç ve benzer alanlarda kullanımı halinde insanlık için bir takım yararlı sonuçlar elde edildiğini ortaya koymuşsa, o takdirde biz hükmü alkolü de içine alacak şekilde genelleyip her türlü alkol içeren sınai ürünü haram görmek yerine hadisin bizzat içkinin kendisi ile tedavi olmaya kalkışan kimselerin tavrını kastettiğini, yani tedavi niyetine rakı/ bira vb. içmeyi anlarız. Teşrii ona yorarız. Bugün bazı Helal gıdacıların yaptığı gibi alkol ve türevlerini içeren her türlü ilaç, kozmetik ürün… gibi esas itibariyle ibaha-yı asliye gereği helal olması gereken nesneleri haram kılmayız.

Hem Allah’ın yerde ve gökte ve bu ikisi arasında her ne varsa bize lütfetmiş olduğu nimetleri haram kılmak bizim ne haddimize!?

Dua ile!

19.09.2020

GARİBCE

Yazar: Garibce

Biraz garibce, duygusal, okur yazar; bilgi, duygu ve mizah üçü bir arada düz ve manzum yazılar yazar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir