GARAUDY’DEN BİR HATIRA
Garaudy yıllar önce bir konferans için İstanbul’a Yıldız Sarayı’na gelir. O konferansta Garaudy’ye;
“–Sizi önce hristiyan, ardından komünist olarak görüyoruz. Şimdi müslümansınız. Hindistan dolayına doğru da bir seyahat yapacak mısınız?” diye kinâyeli bir soru sorarlar. O da:
“–Anlatayım.” der. “Ben hristiyandım. ABD’deki büyük kartellerin fiyatları sabit tutmak için milyonlarca ton sütü döktüklerini, milyonlarca ton buğdayı yaktıklarını görünce, bu vicdansızlık beni komünizme itti. Baktım komünizm de kuru, hiçbir mânevî tarafı yok. Hristiyanlık ile komünizm arasında bir köprü kurmaya çalıştım, ama olmadı.
O dönemlerde Fransızlar benim vurulmamı istiyorlardı. Cezâyirli müslüman bir askerin yardımıyla bu tehlikeden kurtuldum. Bilâhare o müslüman askeri buldum. «–Fransız subayı benim vurulmamı istemişken, beni neden kurtardın?» diye sorduğumda; «–Ben müslümanım, Allâh’ın verdiği canı bilmeden kıymaya râzı olmam. Bunun uhrevî mes’ûliyetinden korkarım.» dedi. Ben o zamana kadar İslâm’ı bir aşîret dîni olarak kabul ediyordum. Bu hâdise benim İslâm’a yönelmeme vesîle oldu.
https://www.youtube.com/watch?v=DDfbUyM1zB0
İktisatçı olduğum için İslâm iktisâdî yapısını da inceledim. Fâiz nedir, komünizmde nasıldır, İslâm’da nasıldır, nereye kadar yasaktır, hudutları nelerdir? Bu gibi hususları inceledim. (Bilâl-i Habeşî –radıyallâhu anh-’ı kastederek) Bilâl’in bir hadisi beni selâmete çıkardı. Bilâl, Allah Rasûlü’ne bir hurma götürür. Efendimiz; «Bunu nereden buldun?» diye sorunca Bilâl de; «Bizde âdî hurma vardı. Rasûlullah –sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in yemesi için ondan iki ölçek vererek bundan bir ölçek satın aldık.» dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber –sallâllâhu aleyhi ve sellem-: «Eyvah! Bu ribânın/fâizin ta kendisi, sakın öyle yapma! Şayet iyi hurma satın almak istersen elindekini ayrıca sat; sonra onun parasıyla iyi hurmayı satın al.» dedi.
Gördüm ki Allah Rasûlü, fâize gidecek bir kapının anahtar deliğini bile kapatmış. Bu durum beni İslâm’ı daha çok tetkik etmeye sevk etti.
İslâm’da iktisat nedir sorusunun cevaplarını ararken orada büyük bir dehâ ile karşılaştım. O dehâ Ebû Hanîfe idi. Ne yazık ki bugün Ebû Hanîfe’nin dehâsını müslümanlara ben anlatıyorum. İslâm dünyası daha Ebû Hanîfe’yi lâyıkıyla tanımıyor.” der.