Büyü bozmak için büyücüye gitmek caiz midir? Bize büyü yapıldığını nasıl anlarız?
Bir Kişi Kendisine Büyü Yapılıp Yapılmadığını Nasıl Anlar ve Büyüden Korunma Yolları var mıdır?
Büyü yapılmasıyla ilgili şüpheler yaşayan bir kişi, doğru ve mantıklı bir yaklaşım benimsemelidir. Herhangi bir kişiden tavsiye almak yerine, özellikle ilmi bilgisi ve dini takvası yüksek, maddi çıkar beklemeden insanlara yardım eden kişilere başvurmak daha doğru bir yol olabilir.
Eğer kişi psikolojik rahatsızlık yaşıyorsa, ilk adım olarak dindar bir psikologdan yardım almayı düşünmelidir. Çünkü psikolojik rahatsızlıklar, çoğu zaman fiziksel bir neden olmaksızın ortaya çıkabilir ve bu tür durumlarda profesyonel yardım gerekebilir.
Eğer büyü olduğundan şüpheleniliyorsa, bazı sureler ve duaların okunması önerilir. Bu duaların düzenli bir şekilde okunması, kişinin korunmasına yardımcı olabilir.
Bununla birlikte, kişinin Allah’a sığınması, imanını güçlü tutması ve şeytanın vesveselerine karşı direnmesi büyünün etkisini azaltabilir. Çünkü büyü genellikle kişinin zihin ve duygusal durumunu etkileyerek şüphelere ve korkulara neden olur. İman ve ibadet, bu tür olumsuz etkilere karşı koruyucu bir faktördür.
Kur’an-ı Kerim’de şeytanın kişilere yaptığı etkinin, genellikle insanları korkutmak, şüpheye düşürmek, vesvese vermek ve temelsiz kuruntular oluşturmak olduğu belirtilir. Bu nedenle, sağlam bir iman ve ibadet pratiği büyünün etkisini azaltır ve kişiyi korur.
“(Şeytan) onlara söz verir ve onları ümitlendirir; halbuki şeytanın onlara söz vermesi, aldatmacadan başka bir şey değildir.” (Nisa, 4/120)
Bu ayette geçen “umutlandırma” ve “vaatlerde bulunma” kavramları, genel olarak insanların umutlandığı ve beklediği birçok şeyi ifade eder. İnsanlar bazen umut ettikleri şeylere, yani beklenti ve hayallerine öylesine kapılırlar ki, zaman zaman kendi kendilerini büyülerler ve istedikleri şeyler için büyücülere başvururlar. Bu, genellikle haram olan şeylerle ilişkilendirilir. Yani insanlar bazen kendi zihninde bir büyü olduğuna inanarak hastalıkları davet edebilirler. Ancak bu, gerçekte böyle olmayabilir.
Nitekim âyetlerde, “İman edip yalnız Rablerine tevekkül edenler üzerinde şeytanın bir hakimiyeti olmayacağı”ndan, “Ancak onu dost edinip Allah’a ortak koşanlar üzerinde hakimiyet kurabileceği“nden söz edilir. (Nahl, 16/99-100)
İman ve İhlas İnsanı Büyüden Korur
Şeytanın etkisi altında olmamak için insanın sadece iman etmekle kalmayıp aynı zamanda ihlaslı olması gerektiği belirtilir. İhlaslı insanlar, Allah’ın koruması altındadır ve şeytanın etkisine giremezler. Ancak, şeytana izin verildiği, insanları kandırmaya ve yanıltmaya çalışabileceği söylenir. (İsra, 17/63-65) Bu, yaşamın bir sınav olduğu gerçeğiyle ilgilidir, tam anlamıyla bir yetki değildir. Şeytan, genellikle insanlara boş kuruntular aşılar.
Net bir şekilde anlaşılmalıdır ki, şeytanın etkisi altına giren ve rahatsızlık yaşayan insanlar, bu etkiye zemin hazırlayan ve bu tür etkileri davet eden kimselerdir. Şeytanın Allah’ın sadık kulları üzerinde kesin bir etkisi yoktur. Bu tür etkilere karşı dua etmek, ibadet etmek ve Allah’ın kitabını okumak gibi önlemler alarak başa çıkabilirler. Zaten ayette, “Ama onlar, Allah’ın izni olmadan, büyü ile hiç kimseye zarar veremez.” (Bakara, 2/102) belirtilmiştir.
Büyüden Kurtulmanın Yolları
Büyünün etkili olması, kişiden kişiye farklılık gösterebilir. Ancak bu etkiler, kişinin ruhsal durumuna, inancına ve tevekkül düzeyine bağlı olarak değişebilir. Dua, ibadet, zikir, Kuran okuma gibi ibadetler düzenli olarak yapılırsa, büyü etkileri önlenebilir. Çünkü Allah’ın gücü, tüm sihirbazların ve onlara yardım eden cinlerin gücünden daha büyüktür.
Şeytanın vesvese ve kuruntularına önem veren ve bu tür düşüncelere açık olan kimseler büyüden daha fazla etkilenebilirler. Bu tür kimseler, ibadetlerini ihmal eden, zikir yapmayan, Allah’a olan bağlılıklarını zayıf tutan ve itikatları güçsüz olan kişilerdir. Bu konuda ayetlerde de işaret edilir (Hac, 22/52-55).
Sonuç olarak, büyünün insanlar üzerinde etkili olması mümkün olsa da, teslimiyet, tevekkül, dua, ibadet ve Kuran okuma gibi dini uygulamalarla bu etkiler önlenebilir. Allah’a sığınıldığında, kötü niyetli kişilerin büyüsü etkisiz hale getirilebilir. Çünkü Allah’ın gücü her şeyin üzerindedir ve her şey O’nun iradesi doğrultusunda gerçekleşir. Bu nedenle Allah’a güvenmek ve O’na yönelmek büyü ve benzeri etkilere karşı en güçlü korumadır.
Büyü Nasıl Bozulur
Bütün bu ifade ettiklerimizin ötesinde, takva sahibi olan insanların dahi büyünün etkisine maruz kalabileceği bir gerçektir. Ancak, yüce Allah’a tam bir teslimiyet gösterilip tevekkül edildiğinde, günlük olarak evrad-ü ezkar okunduğunda, ibadetlere özen gösterildiğinde, her gün birkaç sayfa Kuran-ı Kerim ve Kuran-ı Kerim’de Hz. Peygamber’in (a.s.m.) okuduğu sureler ve duaların okunduğunda, büyünün etkisi önlenebilir.
Çünkü kötü niyetli kişiler büyü yapsalar bile, her şeyin ve herkesin üstünde yegane güç ve kudret sahibi olan Allah vardır. O’nun gücü, dünyanın tüm sihirbazlarının ve onlara yardımcı olan cinlerin ve şeytanların gücünün önündedir. Allah, güç iddia eden her şeyi yaratandır ve O’nun iradesi olmadan hiçbir şey gerçekleşmez. Bu nedenle, Allah’ın dilemesi olmadan hiçbir şey olamaz.
Nitekim, Hz. Peygambere (asm) yapılan büyüye karşı Allah, “Felâk” ve “Nas” surelerini indirip, bunlarla dua edip sığınmasını istemiştir. Hz. Peygamber de bu şekilde davranarak şifa bulmuştur. Bu sayede, büyücülerin çabaları boşa çıkarılmış ve istekleri engellenmiştir.
Ayrıca, “Takvaya erenler var ya, onlara şeytan tarafından bir vesvese dokunduğunda (Allah’ın emir ve yasaklarını) hatırlayıp hemen gerçeği görürler.” (A’raf, 7/201) gibi bir ayette belirtildiği gibi, şeytanın etkisi altına giren bir kişi önce Allah’a sığınmalıdır. Allah’ın emirlerine uymak, helal ve haram konularına dikkat etmek, dua ve ibadetlere özen göstermek, maddi ve manevi temizliği korumak, samimi bir niyetle Allah’a yönelmek gibi önlemler almalıdır. Şeytan, insanlara yalanlarla dolu vaatlerde bulunsa da, bunlar sadece aldatmacadan ibarettir. (İbrahim, 14/22)
Bakara Sûresi’nin 102. ayetinden de anlaşılacağı üzere, sihirlerin en büyük etkisi, insanların ruhları üzerindedir. Sihir, düşünceleri bozar, kalpleri etkiler, ahlaki değerleri sarsar ve toplumların huzurunu bozar. Bu nedenle, “sihirin aslı yoktur” düşüncesiyle aldanmamalı ve bu tür sihirbazlardan uzak durulmalıdır.
Ancak bu tür sihir yapanlar, yalnızca Allah’ın izniyle zarar verebilirler. Gerçek etki, sihirde, sihirbazda, tabiatta, ruhta, yerde, gökte, şeytanda veya meleklerde değil, yalnızca Allah’ta bulunur. Fayda ve zarar, sadece Allah’ın izniyle gerçekleşir. Bu nedenle, her şeyden önce Allah’a saygı duyulmalı ve O’na sığınılmalıdır. Bu tür etkilere karşı koymak için Allah’ın kitabına sığınılmalıdır.
Nas Suresinin Karanlık Güçlere Ve Büyüye Karşı Okunması
“De ki: Sığınırım ben insanların Rabbine,
İnsanların hükümdarına, insanların ilahına,
O sinsi vesvesecilerin şerrinden.
O ki, insanların göğüslerine vesveseler fısıldar.
Gerek cinlerden, gerek insanlardan.” (Nas, 114/6.)
Bu sure, Allah’a sığınma ve korunma amacı taşır. İnsanları kötü etkilerden ve şeytanların vesveselerinden korumak için okunabilir. NÂS SURESİ, İslam’da büyüye veya kötü enerjilere karşı bir koruma olarak kullanılır. Yüce Allah’a sığınma niyetiyle bu sureyi okumak, koruyucu bir kalkan oluşturabilir.
Ayrıca, belirttiğiniz gibi İhlas, Felâk ve NÂS sureleri, günlük hayatımızda dua ve ibadetlere dikkat etmek, dualarla Allah’a sığınmak ve yakın olmak gibi önlemlerle birlikte okunursa, büyü veya karanlık güçlere karşı koruma sağlayabilir. İslam’da inanç ve tevekkül, kişiyi bu tür olumsuz etkilerden koruma konusunda önemlidir. Bu sureler, İslam’ın önemli dua ve koruma kaynaklarından biridir.
Nitekim, Kur’ân-ı Kerim’de,
“Böylece biz, her peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman yaptık. (Bunlar), aldatmak için birbirlerine yaldızlı sözler fısıldarlar.” buyuruluyor. (En’am, 6/12.)
Bu ayet, insanın cinlerden ve insanlardan gelen düşmanlarının, aldatıcı ve cazip sözlerle onları yanıltabileceğini vurgular. Ayrıca, sahte yazılara ve gizli niyetlere dair uyarır.
Bu ayetin öğretisi, insanların Allah’ın adıyla iş yapmaları ve okudukları metinleri O’nun adıyla başlamaları gerektiğini ve doğru bilgiye ulaşmak için hak namına okumaları gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır.
Şeytan, Allah’ın adıyla başlayan işlerde etkili olamaz. Büyücülerin ve insanları yanıltmaya çalışan bazı edebiyatçı ve filozofların kötü amaçları da bu şekilde etkisiz hale gelir. Ancak, insanları hikayenin büyüsüne kaptırıp aldatmaları mümkündür, bu nedenle bu tür tehlikelere karşı kendimizi korumalıyız. Bu nedenle, bu üç sureye başlamadan önce İhlas Sûresi ile “Tevhid İnancı” telkin edilmesi ve Felâk ve Nâs Sûresi ile de Allah’a sığınılması önerilmektedir.
Bu sureyi tefsir ederken aktardığı bir hadis-i şerife göre, Hz. Peygamber (a.s.m), “insan şeytanlarına” dikkat çekerek, “Sen insan şeytanından Allah’a sığındın mı?” ifadesiyle bu konuya vurgu yapmıştır.
Sonuç olarak, günlük hayatta dua ve ibadetlere dikkat etmek, dualarla Allah’a sığınmak ve O’na yakın olmak, bizi büyüden ve büyücülerden, kötü ruhlardan koruyacaktır.
Büyüye Karşı Günlük Okunacak Dualar
Çalışmalarım sırasında daha önce merak ettiğim bir medyumla tanışma fırsatım oldu. Arkadaşlarımın tavsiyesiyle, ben de ona bir göz atması için rica ettim. Medyum suya bakarak cinleri çağırdı ve bende var olan bir büyü olup olmadığını sordu. Ardından, suya ve bana birkaç kez baktı ve “Nasıl korunuyorsun?” diye sordu. Ben şaşkın bir şekilde “Ne ile korunuyorsun?” diye yanıtladım. Medyum, “Her gün ne okuyorsun?” diye merakla sordu. Ben de bu soruya “Neler oluyor?” şeklinde karşılık verince, medyum, “Size pek çok büyü yapılmış ama başarılı olamamışlar. Eğer bu büyüler sıradan bir insana yapılsaydı, sonuç çoktan kesinleşmiş olurdu!” şeklinde bir açıklama yaptı. Ben her gün “Cevşen’ül-Kebir” gibi özel dualar okuduğumu ve namazlardan sonra sünnete uygun dua ve tesbihatlar yaptığımı söyledim.
Bu durumda, tedavi için doğru yaklaşım büyücülere ve habis ruhlarla temas kuranlara başvurmak yerine doktorlara ve tıbbi uzmanlara danışmaktır. Dua ile yapılan tedavilerde ise Hz. Peygamber’in tavsiye ettiği dualar ve Kur’an’dan örnekler kullanmak önemlidir. Hz. Peygamber’in yatağına girdiğinde Muavvizeteyn’i (Felak ve Nas sureleri) ve Kul Hüvallahu Ehad’i okuyarak ellerine üflediği ve bu uygulamayı üç kez tekrarladığı rivayet edilmektedir. Ayrıca, hastalıklarla başa çıkmak için tıbbi tedaviyi tercih etmiş ve hastaları hekimlere yönlendirmiştir.
Hz. Peygamber hastaları büyücülere gitmeleri için yönlendirmedi. Onları ya tıbbi tedaviye yönlendirdi ya da manevi tedavi için Kur’an ve Sünnet kaynaklarına başvurmalarını önerdi. Bu şekilde evrensel tedavi kaynaklarından faydalanmalarını istedi ve Yüce Allah’ın Kur’an’ı müminler için bir rahmet ve şifa kaynağı olarak tanımladığını vurguladı. Bu nedenle manevi sıkıntılarımız için de Kur’an’ı başvurulacak bir kaynak olarak kabul etmek önemlidir.
Kaynak: Arif ARSLAN, (Büyü Fal ve Kehanet)