Hz. Peygamber (sav) Medine’ye hicret ettikten sonra Mescid-i Nebevi’yi inşa etmiştir. Daha sonra yerli Müslümanlarla Mekke’den göç eden Müslümanlar arasında “ensar muhacir” kardeşlik bağını tesis etmiştir. O dönemki Medine kozmopolit bir yapıya sahipti. Hz. Peygamber (sav) ensar muhacir kardeşliğini pekiştirmek, Müslümanları hukuki güvence altına almak, Mekke’deki müşriklerle Medine’deki Yahudi ve müşriklerin kendilerine karşı birleşip güç olmalarına engel olmak, şehre dışarıdan girişilecek saldırılara karşı birlikte hareket etmek, siyasi birliği sağlamak; din, vicdan, mal ve namus güvenliğini sağlamak amacıyla Medine vesikasını yürürlüğe koydu.
Dini ve siyasi hayatı Medine vesikası ile güvence altına alan Hz. Peygamber (sav) Müslümanların iktisadi hayatlarını da düzene sokmak için Medine pazarı uygulamasını gerçekleştirmiştir.
Hem Mekke hem de Medine döneminde hayatın her alanında olduğu gibi iktisadi alanda da yeni hükümler tatbik edilirken cahiliye adetleri yasaklanıyor yada tashih ediliyordu. Bu yeni hükümleri hayata geçirmek için uygun bir zemin gerekmekteydi. O dönemde Medine’de Zebale, el-cisr, el-asbah pazarlarıyla ibn Hayyeyn sokağında bulunan bir pazar daha vardı. Hâlihazırdaki bu pazarların kontrolü müşriklerle Yahudilerin elindeydi. İslam’la bağdaşmayan her türlü uygunsuz ticaretin yapıldığı bu pazarlarda İslam’ın hükümlerini uygulamak zor olacaktı. Hz. Peygamber (sav) Mekkeli müşriklerin iktisadi ambargolarının neden olduğu olumsuzlukları da bildiği için siyasi bağımsızlığın ekonomik bağımsızlıkla yakından ilgili olduğundan dolayı Medine’de Müslümanların denetiminde bağımsız bir pazar kurulması yönünde çalışmaları başlattı.
Yahudi tüccarların denetimindeki pazara karşı yeni bir pazar kuran Hz. Peygamber (sav) ticaret yapmak isteyenlere bu pazarı gösterdi. Diğer pazarlara alternatif olarak kurulan bu pazarın tercih sebebi olması için pazar yerinin seçiminde Hz. Peygamber (sav) bir çok özelliği esas almıştır. Pazarın yeri herkesin sıkça kullandığı geçiş yolları üzerinde stratejik bir noktadaydı. Bunun yanı sıra yakınında bulunan mezarlık tüccarlar için adaletten ve dürüstlükten ayrılmamaları gerektiği konusunda çok güzel bir nasihat anlamı taşıyordu. Pazar kurulduktan sonra Hz. Peygamber (sav) in koyduğu vergi almama kuralı sayesinde fiyatlar düşmüştür. Bu sayede halkın alım gücü artmış ve bu pazarın cazibesi artmıştır.
Bu pazarın ana gayesi ticari hayatta Müslümanların kafirlere benzemesine engel olmak ve yeni iktisadi ilkeleri sosyal ve ekonomik hayata tesis etmekti. Bu vesileyle Hz. Peygamber (sav) tesis edilen iktisadi hükümlerin uygulanıp uygulanmadığını görmek için bizzat denetimler yapmıştır. Ticaretinde dürüst olanları müjdelemiş gayrı meşru davranışlarda bulunanları ikaz etmiştir. Daha sonraları ise esnaf ve sanatkarları denetlemeleri için bu işe uygun vasıftaki kişileri sâhibu’s suk unvanıyla görevlendirmiştir. Bu görevliler arasında kadınlar da vardı.
Medine pazarında vergi alınmamasının yanında tüccarların sabit mekanlar edinmesine de izin verilmiyordu. Erken gelen tüccarın pazarın istediği yerinde tezgah açabilmesine imkan veren bu prensip ile ticari hayatın titizlik isteyen ve gevşeklikten uzak bir uğraş olduğu gösterilmiştir. Kalite kontrolü yapılmış, satışların ölçekle yapılması emredilmiş, haram olan malların ticareti yasaklanmıştır. Yerli halkın köylü veya başkası adına mal satıp bundan haksız kazanç elde etmesi yasaklanmıştır. Faiz, karaborsacılık, komisyonculuk ve mal getiren kafileleri yolda karşılayıp onlardan ucuza alıp pahalıya satmak yasaktı. Piyasayı olumsuz yönde etkileyecek her türlü müdahale ve fiyat sabitleme yasaklanmıştı. Garar’lı satışlar, almayacağı halde yüksek fiyat vererek alışverişi kızıştırmak gibi İslam ticaret ahlakıyla bağdaşmayan davranışlar yasaklanmıştı. Hisbe uygulaması sayesinde piyasa devamlı olarak denetlenmekteydi. Halkın işlerini hızlı ve kolay bir şekilde görmesi için gerekli olan altyapı sağlanıyordu. Bu uygulamalarla her kesin kendisine yer bulabildiği bir pazar yeri kurulmuştur.
Bunlara ilaveten ticaretin adaletle yapılması, insanlarla olan ilişkilerin dürüstlük ilkesine uygun olması, ticaretten doğan sorumlulukların eksiksiz yerine getirilmesi, yapılan işlemlerin açık ve şeffaf olması, adil fiyatlandırma ve serbest piyasa ilkelerinin gözetilmesi de ticaretle alakalı Medine pazarına ait ahlaki ilkelerdir.
Peygamber (sav) ’in Getirmiş Olduğu Kurallar
- Faiz yasağı: Alış verişin de faiz gibi olduğu telakkisine karşı; paranın kendisine bir zaman değeri atfedilen faiz yasaklanmış, ticaret helal kılınmıştır. Ticaretteki artışın faiz olmadığı vurgulanmıştır. Faiz yiyenler, ancak şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Bu, onların, “Alış veriş de faiz gibidir” demelerinden dolayıdır. Oysa Allah alışverişi helal, faizi haram kılmıştır. Bundan böyle kime Rabbinden bir öğüt gelir de (o öğüte uyarak) faizden vazgeçerse, artık önceden aldığı onun olur. Durumu da Allah’a kalmıştır. (Allah onu affeder.) Kim tekrar (faize) dönerse, işte onlar cehennemliklerdir. Orada ebedi kalacaklardır.(Bakara 275)
- Narh: Sahabe yükselen fiyatlar karşısında Hz. Peygamber (sav) den narh istemiş, Peygamber (sav) efendimiz piyasaya müdahale etmemiştir. Piyasa normal seyrinde işlediği takdirde fiyatlara müdahale edilmemesi gerekir. Satıcının toplumu istismar etmediği durumlarda narh koymak mağduriyete sebep olur. Bundan dolayı Hz. Peygamber (sav) in “narhı koyanın “Allah olduğu”nu buyurması fiyatları normal seyrine bırakmak gerektiğini göstermketedir. “Şüphesiz fiyatları ayarlayan, rızkı eksilten, çoğaltan, rızık veren Allah’tır. Ben Allah’a hiç kimsenin benden ne mal ne de kan konusunda isteyeceği bir hakkı olmadığı halde ulaşmak isterim.”(Ebu Davud, “İcare”, 49).
- Karaborsacılık: Halkın ihtiyaç duyduğu maddeleri stok yapıp piyasadaki arz talep dengesini bozarak fiyatları arttırmak Hz. Peygamber (sav) tarafından yasaklanmıştır. “Karaborsacı ne fena bir kuldur; fiyatların düştüğünü öğrenince üzülür, yükseldiğini duyunca da sevinir.” (Beyhaki, “Şuabul İman”, 11215).
- Telakkir-rukban: Köylü veya üretici daha pazara gelmeden onun mallarını ucuza satın almak olan cahiliye dönemi uygulaması Telakkir-rukban, Hz. Peygamber (sav) tarafından yasaklanmıştır. Abdullah ibn Ömer şöyle demiştir. “Biz mal getiren binicileri (şehir içinde pazarın üst tarafında) karşılar ve onlardan yiyecek maddesi satın alırdık. Hz. Peygamber satın aldığımız şeyleri pazara ininceye kadar satmamızı yasakladı.” (Buhari, “Buyu”, 72).
- Simsarlık: Alışverişte ücret karşılığında başka birine vekalet edene simsar denir. Malını erkenden satmak isteyen köylünün malını alıp daha yüksek fiyata satan şehirli, simsarlık yaparak malı normal fiyatından daha pahalıya satarak müşteriyi, köylünün kârını düşürdüğü için de çiftçiyi zarara uğratıp kendisi bu yolla haksız kazanç sağladığı için Hz. Peygamber (sav) tarafından simsarlık yasaklanmıştır. “Şehirli, bedevi namına satış yapmasın! Bırakın insanları Allah birbirlerinden rızıklandırsın!” (Müslim, “Buyu”, 20).
- Kabzdan Önce Satış: Hz. Peygamber (sav) teslim alınmamış bir malın satışını yasaklamak suretiyle aracılık yaparak risksiz ticaretten men etmiştir. Reel olmayan bu ticaret yöntemi ile üst üste satış yapılması hem fiyatların yükselmesine hem de haksız kazanç sağlayan rant sınıfının oluşmasına sebep olmaktadır. “Yanında bulunmayan, sahip olmadığın bir malı satman helal değildir, teslim almadan önce satılan malın karı da helal değildir.” (Ebu Davud, “Buyu”, 68).
Dikkat bu yazı özel içeriktir: Bu yazının telif hakları ornekvaazlar.com’a aittir. ornekvaazlar.com’un yazılı izni olmadan, hangi amaçla olursa olsun, tamamının veya bir kısmının kopya edilmesi, fotoğraflarının çekilmesi, herhangi bir yolla çoğaltılması, kullanılması veya yayımlanması yasaktır. Aksi yönde fiillere karşı, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereğince kanuni yollara başvurulacaktır.