Hanif ne demek
Haniflik, İslamî literatürde, cahiliye döneminde Hz. İbrahim’in getirdiği din, hanifler de bu dine bağlı insanlar demektir. Hanif bu inanca sahip kişiye denir.
Hz. Muhammed (s.a.s.)’in Peygamberliğinden önceki dönemde Mekke’de yaşayan Kuss bin Sâide, Varaka bin Nevfel, Abdullah bin Cahş ve Osman bin Huveyris gibi bazı insanlar o zamanki toplumda yaygın olan puta tapıcılıktan uzak duruşları ve tek tanrı inancına bağlılıkları ile tanınırlardı.
Hz. Hatice’nin akrabası olması bakımından Peygamberimiz (s.a.s.)’e yakınlığı olan ve onunla görüşüp konuşmaları bize kadar ulaşan Varaka bin Nevfel örneğinde olduğu gibi bu kişilerden bazıları Hıristiyanlık ve Yahudilik gibi dinlerden de haberdardılar.
Hanif Ne Demek Din Kültürü Dersi Ödevi
“Hanif” kelimesi, Arapça kökenli bir terim olup, temelde bir kişinin samimi, içten ve tek bir Tanrı’ya olan inancını ifade eder. Haniflik, özellikle İslam öncesi dönemde ve İslam’ın ilk yıllarında, tek Tanrı’ya inanan, putperestliği reddeden ve özünde monoteist bir inanca sahip olan (Hz. İbrahimin Dinine) inanan bireyleri tanımlamak için kullanılmıştır.
Özellikle İslam öğretisinde, Hz. İbrahim (İbrahim peygamber) hanif bir inançla tek bir Allah’a inandığı için övgüyle anılmıştır. İslam geleneğinde, haniflik kavramı bu dini samimiyet ve tevhide bağlılık anlamında öne çıkar.
Haniflik, genel olarak tevhid inancına vurgu yapar ve tek bir Tanrı’ya yönelik samimi bir bağlılık ifade eder. Bu terim, İslam’ın ortaya çıkışından önceki dönemlerde yaşamış olan bazı bireyleri tanımlamakla birlikte, aynı zamanda İslam’ın ilk yıllarında İslam’a yeni dönenleri tanımlamak için de kullanılmıştır. Günümüzde, hanif terimi daha çok tarihsel bir bağlamda ele alınır ve genellikle İslam öncesi dönemde tek Tanrı’ya (Hz. İbrahimin Dinine) inanan kişileri ifade etmek için kullanılır.
İslamî kaynaklar bunları Hanif terimiyle isimlendirmiştir. Çünkü bunlar Hz. İbrahim’den kendilerine intikal eden tektanrıcılık esaslarına inanmaya devam eden şahsiyetlerdi.
Kur’an-ı Kerim de Hz. İbrahim’in Hanif olduğunu açıkça beyan etmişti: “İbrahim ne Yahudi idi ne de Hıristiyan. Fakat o, hanif (Allah’ı bir tanıyan, hakka yönelen) bir Müslümandı. Allah’a ortak koşanlardan da değildi.” (Âl-i İmrân 3/67)